Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Mikro Demokrasi: Bilgi Çağının Demokrasi Devrimi
Mikro Demokrasi: Bilgi Çağının Demokrasi Devrimi
Mikro Demokrasi: Bilgi Çağının Demokrasi Devrimi
Ebook247 pages2 hours

Mikro Demokrasi: Bilgi Çağının Demokrasi Devrimi

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Mikro demokrasi, sosyal faydayı ve sosyal adaleti en üst düzeye çıkaran gerçek demokrasiyi uygulamak için bilimsel, devrimci ve yürütülebilir bir komple çözümdür. Bu kitapta, insanların yeni bir dünya inşa etmeleri için teoriler, sistem tasarımları, eylem planları ve yol haritaları var. Mikro demokrasi, doğrudan demokrasi fikrinden doğdu ve bilgi teknolojisinin yardımıyla derinlemesine optimize edilerek yeniden düzenlendi. Mikro demokrasi; sosyal adalet, karar alma verimliliği ve nitelik arasında mükemmel bir denge sağlar. Buna dayanarak, insan hakları, yasalar ve hükümetin dahil olduğu eksiksiz bir üst yapı oluşturulmuştur. Bununla beraber insanlar, mevcut siyasi sistemi tamamen devirebilecek ve medeniyetin öz-evrimi ile barışçıl gelişimini sağlayan bir yönetim platformu oluşturabilecektir. Teorik analize ek olarak, bu kitap aynı zamanda, insanların bu yeni siyasi sistemi hemen uygulamaya başlayabilmeleri ve oluşturabilmeleri için eyleme geçirilebilir uygulama planları ve yol haritaları sunmaktadır. Kitap ayrıca, devletlerle rejimlerin demokratik düzeylerinin değerlendirilmesi için genel bir nicel model önermiş, bu da çeşitli ülkelerin siyasi özelliklerini objektif olarak incelemelerinde insanlara yardımcı olmuştur.

LanguageTürkçe
PublisherAaron Ran
Release dateNov 25, 2020
Mikro Demokrasi: Bilgi Çağının Demokrasi Devrimi
Author

Aaron Ran

Aaron Ran is senior architect at IBM, awarded distinguished architect at The Open Group. For twenty years at IBM, he has engaged in the informationization transformation and innovation of many critical systems worldwide, traveling to almost forty countries. Besides information technology, he is passionate about culture, history, and political studies.

Related to Mikro Demokrasi

Related ebooks

Reviews for Mikro Demokrasi

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Mikro Demokrasi - Aaron Ran

    Önsöz

    lgi devrimi, ekonomiye büyük bir refah getirmiş ve yaşam kalitesini önemli ölçüde usulca artırmış olsa da aynı zamanda dünya düzeninin zeminini sarsmaya mahkûm olan siyaset ve sosyal ilişkiler alanında da bir fırtına yaratmaktadır. Bu baş dönmesi, bozuk olanların yerine mükemmel bir yeni siyasi sistem oluşturmak için insanlara geçici bir fırsat sunuyor ve bu kitap bir model ve eylem planı öneriyor. Fakat, burada asıl önemli olan kararlılık ve cesur hareketlerdir. Çoğu insan ani değişikliklere karşı hazırlıksızdır, fakat fırsatların tam da şu anda var olmasının nedeni, eski dünyanın hükümdarlarının aynı ölçüde ne yapacaklarını bilemez halde olmalarıdır. Eğer bilinmeyenin korkusu insanları geride tutarsa, eski güçler teknolojideki avantajlarını pekiştirerek, onları kitleleri dikte edecek yeni bir boyunduruğa dönüştürerek, eski dünyanın kabuğunun altındaki özgürlük ve mutluluk umudunu söndürerek hızla yeniden örgütlenecektir.

    Tarım çağında yaşayanlar için, dünya sonsuz yinelemeler gibi görünüyor olmalıydı. Sonra sanayi çağı geldi ve toplumun evrimi ilerleme göstermeye başladı, ancak bunun ortaya çıkması bir ömür sürdü. Bilgi çağında, toplumsal dönüşüm hız ve ölçek bakımından eşi görülmemiş olduğu için uygarlığın evrimi aniden hızlanmıştır. Yeni teknolojiler konusunda güncel kalmak, insanların temel hayatta kalma becerileri haline gelmiştir. Her masada ve her evde bir bilgisayar¹ ve Apple tarafından başlatılan akıllı telefonların gelgiti, bu bilgisayarları daha da hızlı bir şekilde alıp götürdü: sadece on iki yıl içinde, bu büyülü küçük cihaz, herkese eklenmiş yeni bir organ haline geldi. Birdenbire, geçmiş kuşak için hayal edilemeyecek bir şekilde yaşar olduk. Bu köklü değişikliklere rağmen siyasi sistem, hâlâ at sırtındaki devrimcilerin yüzlerce yıllık tasarımıdır. Bu çelişki, bilgi devriminin de kaçınılmaz olarak siyaset topraklarına gelip gelmeyeceği sorusunu gündeme getirmektedir.

    İş dünyasında süreç otomasyonu ve akıllı karar verme, bürokrasiyi, özellikle verimsiz ve elle yapılan pahalı adımları giderek azaltarak üretim ve dağıtımı en uygun hale getirmeye yardımcı oldu. Gittikçe daha entegre hale gelen tedarik zinciri sistemleri, küresel iş birliklerini daha doğrudan ve verimli hale getirdi, yeni e-ticaret sistemleri, fabrikadan tüketicilere giden yolu kısalttı. Sonuç olarak, son kullanıcılar, üretim ve satış yöntemlerindeki kararları daha doğrudan ve kesin bir şekilde etkilemektedir.

    Siyasi arenada insan adımları sadece verimsiz değil, aynı zamanda yozlaşmaya her zaman meyilli olmuştur. Elle yapılan işlemler ve modası geçmiş gelenekler, otomatikleştirilmiş, akıllı demokratik yöntemlerle değiştirilirse, politika oluşturmanın verimliliğinin ve şeffaflığının önemli ölçüde artacağı düşünülebilir. Daha da önemlisi, insanların iradeleri, siyasi kararları daha doğrudan etkileyecek, böylece siyaset, topluma daha fazla uyum ve tatmin getirerek sosyal adalete ve kamu çıkarlarına daha iyi hizmet edebilecektir. Bu vizyon ulaşılmaz görünüyordu fakat ekonomik alandaki gelişmeler, değişimin, koşullar olgunlaştığında hayal gücünün çok ötesine geçebileceğini kanıtlamıştır.

    Yeni bir sistem tasarlamadan önce, uygun ilaç reçetelemek için eskisinin kusurlarını teşhis etmek gereklidir. Ancak, bu kitabın amacı eleştiri değildir. G. W. F. Hegel bir keresinde adil olmayan statükoyu meşrulaştırmak için genellikle yanlış yorumlanan şu sözü söylemiştir: Makul olan gerçektir, gerçek olan makuldür.² Aldatma ve kötü niyete rağmen, bu mantık, tamamen akıl dışı değildir. Uzun ömürlü her siyasi sistem; adil, gelişmiş, mükemmel, ya da tersi olsun, zamanların ve ortamların makul bir ürünü olmalıdır. Eğer sosyal maddi koşullar ve kültür değişmeden kalırsa, istikrarlı bir siyasi sistemi etraflıca dönüştürmek imkânsız olmasa dahi fazlasıyla zor olacaktır. Örneğin, Antik Mısır’daki kölelik sistemini günümüz insan hakları ve ahlaki standartlarına göre, o zamanların üretkenliğini ve sosyal gerçekliğini göz ardı ederek kolayca yargılamamalı ve eleştirmemeliyiz. Benzer şekilde, çağdaş demokratik sistemlerdeki kusurlara rağmen, öncelikle onları kendi altın çağının koşullarına göre konumlandırmalı, adil bir şekilde değerlendirmeli ve tarihsel bağlamlarındaki üstünlüklerini kavramalıyız. Ancak, dünya bu yeni dönemde köklü değişikliklerden geçtiği için, siyasi sistem reformu zamanımızın doğal çağrısı haline gelmiştir. Bu, ahlaki olarak doğru, uygulamada olası ve hatta kaçınılmazdır.

    Bu kitabı yazmaya başlamadan önce, bu fikirler yıllarca aklımdaydı. Bu uzun gecikme, tembellik ve aynı zamanda alçakgönüllülükten kaynaklandı. Tarihsel eğilimler ve çözümler çok açık olduğundan, akademisyenler ve sosyal aktivistler muhtemelen onları kaçırmazlar. Eğer öneride bulunanlar onlar olsaydı, bu daha ikna edici ve çekici olurdu. Ne yazık ki, karşılaştırılabilir teoriler ortaya çıkmakta çekingen kalmışlardır. Bir zamanlar bazı benzer akıl yürütme biçimleri ortaya çıkmıştı ama insanlar bariz engellerle karşılaşınca kolayca pes ettiler. Durum böyleyken, belirli deneyimler ve niteliklerin, siyaseti, işi ve teknolojiyi yeni kavramlarla bir araya getirmem için bana eşsiz fırsatlar ve bakış açıları verdiğini sadece tahmin edebilirim. Muazzam sosyal değişimlerin bir tanığı, dünyayı gezen bir gözlemci ve mevcut bilgi dönüşümlerine katkıda bulunmuş bir uygulayıcı olarak, bu kitapta tanıtılacak mikro demokrasinin çağımızın beklediği nihai çözüm olduğuna inanıyorum. Modern bilgi teknolojisinin yardımıyla, açık bir toplumun her üyesi, her bir kamusal meselenin karar alma sürecine doğrudan katılabilecek, kendi yetki payını tam, bağımsız ve koşulsuz olarak kullanabilecektir. Demokratik bir toplumun en küçük birimleri olan vatandaşlar, demokratik karar almanın en ufak birimleri olan sorunlara doğrudan etki edebileceklerdir.

    Adı üzerinde, mikro demokrasi.

    Mikro demokrasi teorisinin kökeni, bugün hâkim olan dolaylı demokrasi ya da temsili demokrasi ile karşılaştırıldığında, eski doğrudan demokrasi ye kadar uzanabilir. İnsanların meselelere doğrudan karar verdiği doğrudan demokrasi kuralları oldukça adil ve açık olsa da insan sayısındaki artış ve toprakların genişlemesiyle birlikte bunun işlerliği keskin bir şekilde azalmaktadır. Bu nedenle, modern ülkelerde bu hiçbir zaman benimsenmemiştir. İnsanların kendileri adına karar vermeleri için temsilciler seçtikleri temsili demokrasi süreçleri, gizlenmiş pek çok boşluk dolayısıyla karmaşık olsa da en azından büyük ölçekli toplumda uygulanmasının mümkün olması, onu günümüzün egemen siyasi yapısı haline getirmektedir. Ancak, yeni bilgi ve iletişim teknolojileri geliştikçe, doğrudan demokrasinin uygulanmasını bir zamanlar engelleyen sorunlar birer birer çözülmüş ve bu çözümlerin çoğu ticari faaliyetlerde kesin olarak kanıtlanmıştır.

    Mikro demokrasi teorisinde doğrudan demokrasi sadece temeldir. İnsan hakları, sosyal refah, toplum çeşitliliği, bir arada yaşama mekanizmaları ve uygarlık evrim mekanizmaları gibi üstyapılar aslında etkileri daha geniş kapsamlı olan esas değerleridir. Mikro demokrasi, münferit meselelerin bir tamiri değil, bütünleşmiş bir sosyal sistem ve günümüz siyasi sistemlerinin pek çok hastalığına bütüncül bir çözümdür. Faydacılık³ bu tasarımın nihai arayışıdır; amaç, yol gösterici ilkeleri olan adalet ve açıklıkla birlikte tüm toplumun maksimum genel mutluluğudur.

    Ne demişler, şeytan ayrıntıda gizlidir. Bu, bilgi sistemlerinin tasarımı ve mühendisliği için geçerlidir ve siyasi sistem için bir istisna değildir. Örnek olarak, Karl Marx’ın komünist teorisi bir zamanlar insanlara büyüleyici bir kavram ve büyük bir plan getirmişti. Fakat, erken ölümü veya gerçekliğin ayrıntılarını ihmal etmesi nedeniyle, bu görkemli kalenin temelindeki çok fazla boşluk eninde sonunda nihai çöküşüne yol açtı. Bu durum, öncesinde gerçekçi öngörü ve yönergeler sunmak yerine, sonradan teorilerini kanıtlamak için seçilmiş olayları bir araya getirmekte iyi olan birçok siyaset bilimcinin ortak sorunudur. Özellikle, spesifik, eyleme geçirilebilir yürütme planlarının eksikliği, gerçek sosyal operasyonlar üzerindeki doğrudan ve önemli etkilerin uygulamaya konmasının zorlaşmasına neden olur. Bu kitap, bu tür hatalardan kaçınarak, sadece yeni sistemin kavram ve ilkelerini tartışmakla kalmıyor, aynı zamanda işlevsel düzeydeki ayrıntılara da özel önem vererek mikro demokrasinin yalnızca başka bir fantezi haline gelmesini engellemeye çalışıyor. Dahası, bu teoriyi anlamak ve kabul etmek hâlâ yaratıcı bir hayal gücü ve açık fikirlilik gerektirmektedir. Okuyucuları bütün önyargılarını bir kenara bırakmaya, bu fikri bütünlük içinde keşfetmeye ve daha iyi bir dünya için insanların mutluluğu ve refahı adına birlikte hareket etmeye hevesle davet ediyorum.

    Oylama

    Birinci Bölüm

    Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar.¹ Bu, demokrasinin temel prensibidir. Temsili demokrasi, bu eşitliği, adil ve açık görünen, bir kişiye bir oy şeklinde sunar, ama bu yerleşmiş fikrin arkasında vahim ve anlaşılması zor kusurlar vardır. İki büyük sorun, sivil hakların zorla devredilmesi ve eşitliğin aşırı basitleştirilmesidir.

    Antik Yunan’da tüm vatandaşlar, ana mecliste ya da ecclesia²’da kamu meseleleriyle ilgili açık tartışmalara katılabilirlerdi. Genel olarak, bu tartışmalar belirli konulara değinirdi: bir köprü inşa edilip edilmeyeceği, bir savaş başlatılıp başlatılmayacağı, bir yasanın nasıl değiştirileceği, vb. Bunu takiben, sıradan vatandaşların oy kullandıkları öneriler de bu belirli konularla ilgiliydi, bu yüzden karar verme sonuçları, şüphesiz ki, kamu iradesinin doğrudan ve kesin bir yansımasıydı. Bu dönemdeki tartışmalar, çoğunlukla belagatli ve tutkulu konuşmacıları gözettiği ve kölelerle kadınlar dışlandığı için bu tür demokratik uygulamalar mükemmellikten çok uzaktı. Her şeye rağmen, bu tarz doğrudan tartışma ve belirli konular üzerinde oy verme biçimleri, gerçekten de demokratik ilkelerin sadık bir yorumuydu.

    Ancak, temsili demokraside vatandaşların karar verme yetkileri zorla devredilir. Görünürde tüm vatandaşlar eşit oy hakkına sahiptir; fakat, son derece az rastlanan istisnalar dışında (referandumlar gibi), oy kullanılan konular nadiren, köprüler inşa etmek, savaşlar başlatmak ve yasaları değiştirmek gibi belirli konulardır. Bunun yerine, oy pusulasındaki seçenekler adayların isimleri haline gelmiştir. Ayrıca, oy odakları da kamu işlerinden bu adayların niteliklerine ve kişiliklerine kaymıştır. Vatandaşlar oy kullandıklarında, iki şey ortaya çıkar. Birincisi, vatandaşlar asıl meselelerde karar alma sürecine doğrudan katılma hakkından vazgeçerler. İkincisi, vatandaşlar aynı zamanda tüm karar alma yetkilerini, kendi seçimleri olup olmadığına bakılmaksızın, seçilen adaya koşulsuz olarak devrederler. Dolayısıyla bu oylama, vatandaşların demokratik haklarının bir kanıtı olmaktan ziyade demokratik yetkilerden bir feragattir.

    Temsili demokrasinin tasarımı, aceleci bir varsayıma dayanır: Oy hakkının etkisi altında, seçilmiş kişiler, karar alırken seçmenlerinin isteklerine sadık kalacak ve seçmenlerinin çıkarlarını savunmak için bir sözcü gibi davranacaktır. Fakat, gerçekte, bu varsayım bir illüzyondur. Görünürde, seçilmiş adaylar seçmenlerden kuvvet alır, ancak gücün gerçek hâkimi imtiyazlı seçkinlerdir. Bu seçkinler, seçmenleri yanıltmak ve manipüle etmek için özel çıkar gruplarını kontrol eder ve onlara yalnızca kendi memurlarını yetkilendirmek için yardım eder. Bu nedenle, seçilmiş kişilerin sadakati, onların başarılı seçimlerini gerçekten ayarlayanlar, seçmenlerden ziyade kendileri olduğu için, doğal olarak imtiyazlı seçkinlere ve özel çıkar gruplarınadır. Bunun nedeni, sıradan insanların iyi kararlar veremeyecek kadar pervasız ve aptal olmaları değil, bütün siyasi ve ekonomik sistemin, egemen sınıfa bilgi, kamuoyu, ekonomi ve yasalar üzerinde ezici kontrol avantajları vererek yıllar boyunca özel çıkar gruplarının titiz tasarımları altında inşa edilmiş olmasıdır.

    Daha olgun bir demokraside, halkla ilişkiler kampanyaları, adayların halk tarafından kabulünü doğrudan belirler ve bu da yeterli maddi desteğe dayanır. Bir seçimin sonucunun tek belirleyicisi para olmasa da güçlü maddi kaynaklar adaylara genellikle önemli avantajlar getirir.³ Ek olarak, seçimlere müdahale etmek için planlanan flaş olaylar, haber yayın organlarının kontrolü ve askeri/polis sistemlerinin manipülasyonu da özel çıkar gruplarının ortak hileleridir. Bu yöntemler, seçmenlerin tutum ve yargılarını genellikle güçlü bir şekilde etkileyebilir ve güçlülerin arzu ettiği oylama sonuçlarına yol açabilir.

    Diğer sözde-demokratik otoriter ülkelerde, seçim manipülasyonu bir sır değildir ve sistematik şekilde gerçekleştirilir. Egemen sınıf, adayların niteliklerini sınırlandırarak, seçim katmanlarını artırarak veya marjsız seçimler gerçekleştirerek rakip adayları kritik konumlardan kolayca alıkoyabilir ve böylece, önemli kararlar üzerinde tam kontrol sahibi olabilir.

    Bu yatırım sayesinde, özel çıkar grupları, kendi temsilcilerini politika oluşturma çemberine dahil ederek kamu çıkarlarını ele geçirebilmekte ve bol getirinin tadını çıkarabilmektedir. Bu arada masum adaylar, kaynak yetersizliği ve rakiplerinin hesapları yüzünden dezavantajlı konuma gelirler. Vatandaşların karar alma yetkileri bir araya getirilerek seçilmişlere aktarıldığı için, özel çıkar grupları, seçim döneminde sadece bir avuç adayı rüşvetle satın alarak dolaylı ve gizli şekilde tüm devlet güçlerine hükmedebilir. Açıkça görülüyor ki, bu durum, her zaman doğrudan halkın çoğunluğunu kazanmaktan çok daha kolay, daha ucuz ve daha garantilidir. Bu nedenle, temsili demokrasinin özel çıkar gruplarının en kullanışlı, en sevilen aracı haline gelmesi şaşırtıcı değildir. Doğrusu, bu sisteme muhtemelen ortalama vatandaştan daha çok değer verirler. Gördüğümüz gibi, bugünün demokratik toplumundaki siyasi yozlaşmanın temel nedeni, siyasetçilerin ahlakı ya da hukukun ifasının etkililiği değil; siyasi sistemin kendisinin doğal kusurudur.

    Kasıtlı kötü niyetliliği bir kenara bırakıp en saf ve düzgün adaylara odaklansak bile, temsili demokrasinin bir başka vahim kusuru hâlâ kaçınılmazdır: Karar alma sürecinin kapsamı, herkesin uzmanlık alanının genellikle çok ötesindedir. Seçilmiş temsilcilerin bu tür kişisel sınırlamaları nedeniyle, verdikleri kararlar ya diğer alakasız deneyimlere ya da kişisel tercihlere dayanır veya çevrelerindeki danışmanların görüşlerinden etkilenir. Bu düşünce kuruluşlarının görüşleri, kararlar üzerinde bazen çok etkili olsalar da bilgileri, siyasi duruşları ve çıkar çatışmaları elverişsiz olsa bile genellikle seçmenlerin tercihleri değildir.

    Daha da kötüsü, seçilmiş temsilcilerin görev süresi yıllarca devam etmektedir ve erken fesih ya da değiştirme neredeyse imkansızdır. Zamanla, temsilciler seçmenlerin seslerine karşı daha az duyarlı hale gelir. Bu iktidar döneminde, bireysel temsilciler destekçilerine verdikleri sözleri tutmasalar ya da apaçık liyakatsiz olsalar bile, seçmenlerin, onların görev sürelerinin dolmasını beklemekten başka yapabilecekleri çok az şey vardır. Alternatif olarak görev süresinin çok kısa olması da bir sorun olabilir. Bir seçim yaklaştığında, siyasetçiler her zaman seçmenleri ve sponsorları memnun etmek için başarılarını göstermeye heveslidir. Bu nedenle, şu anki siyasi kariyerleri için faydalı olan kısa ve orta vadeli hedeflere odaklanma eğilimindedirler. Uygulanması, uzun vadeli vizyon ve kararlılık gerektiren büyük planlar bilinçli olarak göz ardı edilir. Bu çelişki, vade ne kadar uzun olursa olsun, toplumun gerçekten fayda sağlayabileceği mükemmel bir denge noktası olmadığını göstermektedir.

    Yukarıdaki soruna yanıt olarak, işe yarar tek çözüm temsili demokrasiyi tamamen ortadan kaldırmaktır. Temsilciler olmadığında, vatandaşlar siyasi yetkilerini kimseye devretmek zorunda kalmayacaklar ve böylece oy kullanma odağı belirli kamu işlerine geri dönecektir. Ayrıca, bu aracılar olmadan, kamuoyu geri bildirim mekanizması ve yetki çıkmazındaki hatalar son bulacaktır.

    Hakların eşitliğini aşırı basitleştirmek temsili demokrasiye özgü değildir; diğer demokratik sistemlerin de ortak sorunudur. Bu aşırı basitleştirmenin temel sonucu, bu durumun, karar alma sürecinde belirli konular ve her bir vatandaş arasındaki çeşitlilikleri, özellikle ikisini bağlayan bağlantının gücündeki farklılığı, ihmal etmesidir. Sonuç olarak, karar alma sürecindeki eşitlik, kamu çıkarları için çok yavan ve hatta bazen zararlıdır. Mikroekonomide marjinal faydaların sabit ve eşit olmadığı uzun zamandır kabul edilmektedir. Bu ilke, ticari faaliyetlerde kapsamlı şekilde uygulanmış ve pazar ekonomisinin başarısında hayati bir rol oynamıştır. Günümüz siyasi sisteminde, bu tür bir kişilik farklılaşması ciddi şekilde göz önüne alınmamıştır. Sivil hakların eşitliği, ortak karar alma bağlamında her zaman basitleştirilmiştir (yani, konuya dahil olan herkes için eşit bir karar paylaşımı) ve en yaygın eşitlik anlayışı olmasına rağmen, genellikle, rasyonel bir tasarıma dahil edilememe başarısızlığından muzdariptir. Aşağıdaki örneklerde, sorunları ve bunların nasıl çözüleceğini tartışalım.

    Öncelikle, büyük bir baraj inşa etmek için sunulan bir teklif hayal edin. Rezervuar bölgesinin yakınında yaşayan sakinler için etki yıkıcı olabilir. Muhtemelen yok edilecek evlerinden uzaklaşmak, nesillerdir ekilip biçilen tarım arazilerini kaybetmek ve tanıdık yaşam tarzlarını, geçim kaynaklarını ve sosyal ilişkilerini terk etmek zorunda kalabilirler. Daha uzakta yaşayanlar, daha istikrarlı elektrik temini ve daha düşük enerji ücretleri gibi faydaların tadını çıkarabilirler. Daha da uzakta yaşayan insanlar için, bu durumun etkisi çok az olabilir ya da hiç olmayabilir. Bu şartlar altında, yukarıdaki üç tip insana bu teklif konusunda aynı karar oluşturma yetkisini vermek adil ve makul müdür? Kararla ilgili çıkarları olmayan vatandaşlar, güçlü bir menfaati olanlarla eşit söz hakkına mı sahip olmalıdır? Açıkçası, cevap hayır. Birinin küçük hazzıyla bir başkasının muazzam acısı, ahlaki ölçekte eşit ağırlıkta olmamalıdır ve bunun tam tersi de geçerlidir. Demokrasinin eşitliği, bir kişinin bir kişiye eşdeğer olduğu şeklinde basitçe yorumlanmamalıdır. Aynı zamanda, her bir vatandaş üzerindeki etkilerinin derecesi de göz önünde bulundurulmalıdır. Soyut olarak konuşursak, karar organıyla (vatandaş) nesneyi (mesele) bir araya getiren bağlantının nesnel farklılığını mikro düzeyde kabul etmek, bu tür ilişkilerin yoğunluğunu ölçmek ve daha sonra karar alma optimizasyonu içine dahil etmek gereklidir.

    Yukarıdaki hususlara değinmek gerekirse, mikro demokrasi, demokratik karar alma sürecinde, çıkarların ilişki derecesine karşılık gelen belirli konularda, vatandaşların ekstra karar alma yetkisine sahip olduğunu iddia etmektedir. Bu ilkeye göre, belirli bir konu tek başına gözlemlenirken, insanlar arasındaki karar alma yetkisi eşitsiz görünür. Ancak, bütüncül bir bakış açısıyla, eşitlik, vatandaşlar daha güçlü bir menfaate sahip oldukları konularda ilave karar alma yetkisine eşit erişim sağladığında gerçekleşir. Bu yeniden dengeleme stratejisi toplumun menfaatine katkıda bulunur; diğer bir deyişle, halkın genel mutluluğu artacaktır.

    Basit bir kişi, bir oy kuralı uyarınca, bazıları, seçmen, kendi düşüncesinin başkaları üzerindeki etkisini dikkate alırsa yukarıdaki eksikliklerden kaçınılabileceğini

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1