Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Bakır Çalığı
Bakır Çalığı
Bakır Çalığı
Ebook99 pages1 hour

Bakır Çalığı

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Yakıcı bir sırrı yüreğinde ne kadar taşıyabilirsin?

İdrak ettiği her bir anıyla yeni dertler edinir insanoğlu. Bu bazen bir evlat olur, bazen bir toprak… Bazen de ölümün huzursuz eden gerçekliğiyle atılır
dert tohumları. Bu tohumlarsa yetişir, sivri dallarıyla hayatımızı iğneleyen bir ağaç oluverir. Bu ölüm meyvelerini taşıyan ağacı kökünden kesmek
mümkün müdür?
Ölümün ne olduğunu en yakınlarını kaybetmekle öğrenmiş ve hayat mücadelesinde tek başlarına kalakalmış iki kadının ve iki evladın hikâyesiyle yalnız bırakıyor bizi Alper Sadıç. Atılan her adımın, verilen her kararın, edilen her tercihin vakur ağırlığını önümüze getiriyor.
Hem iyi bir anne hem de iyi bir dost olmaya çalışan iki kadın… Hedeflerine ulaşmayı arzulayan fakat toplumun yükünü sırtında taşıyan genç bir kız…
Hayatını babasının katilini bulmaya adamış genç bir erkek… Sığındığı yürekle toprağa gömülecek bir sır…
Peki, siz yüreğinizin kül olacağını bile bile ateşten bir sırrı ölene kadar taşıyabilir misiniz?

LanguageTürkçe
PublisherYol Akademi
Release dateJan 26, 2024
ISBN9798224265794
Bakır Çalığı

Related to Bakır Çalığı

Related ebooks

Related categories

Reviews for Bakır Çalığı

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Bakır Çalığı - Alper Sadıç

    BAKIR ÇALIĞI

    Alper SADIÇ

    EDİTÖR

    Fatma Nur DOĞAN

    MYTHOS KİTAP – 49785

    ISBN: 978-625-8208-10-8

    UYARI

    Elinizdeki kitap tablolar ve şekiller gibi görsel öğeler içerdiğinden dolayı, e-kitap versiyonuna çevrilirken kullandığınız elektronik okuyucuya bağlı olarak az da olsa bir takım şekil bozuklukları içerebilir. Kitabın basılı versiyonu bu tür hatalar içermezken, her okuyucunun kullandığı teknolojiye bağlı küçük hatalar içermesi ihtimalinden dolayı affınıza sığınırız.

    ––––––––

    Y’ol Kurumsal Hizmetler  San. Ve Tic. Ltd. Şti.  Hasan Mevsuf Sokak Aydın Apt. No:2 K:4 ÇANAKKALE

    0 850 244 17 02

    www.yolakademiyayinevi.com

    ––––––––

    Pamuk kalpli annem Cevriye SADIÇ’a

    ALPER SADIÇ

    24 Eylül 1977’de Ankara’da dünyaya geldi. İlk, orta ve lise öğrenimini Aydın’da tamamladı. Selçuk Üniversitesi Biyoloji Öğretmenliği bölümünden 1998 yılında mezun oldu. Bu tarihten itibaren öğretmenlik yapmaktadır. 2013 yılında Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesinde yüksek lisans eğitimini tamamladı. Makaleleri çeşitli akademik dergilerde yayımlandı. Hayata bir iz bırakmak için yazmaya başladı. An itibarıyla Simit Çay Edebiyat Etkinliklerince üç ayda bir yayımlanan Betik adlı edebiyat dergisine minimal öykülerle eşlik etmektedir. Kitapları: Bilim Şenliği Evimde (eğitici ve yardımcı kitap, 2018), Bahçe Evi (novella, 2018), Bir Filtre Öykü Alayım (öykü, 2019), Bulut Kapısı (roman, 2020), Bakır Çalığı (roman, 2022).

    Bir ümide doğru giden adam ne kadar ağır yürüse de yine hızlı yürür.

    Ahmet Mithat Efendi, Çingene

    Hakikat, en çok hoşumuza giden yalanın ta kendisidir!

    Eric-Emmanuel Schmitt,

    Bayan Ming’in Hiç Olmayan On Çocuğu

    1972

    Dış kapıya yaklaşan hırsız, anahtar deliğinden baktı. İçeride ölgün bir lamba yanıyordu. Evin içi tenha gibiydi. Hemen elini beline götürdü. Kuşağına taktığı ve genellikle yanında taşıdığı maymuncuğu çözdü, çıkardı; anahtar deliğine soktu, çevirdi. Kapının rezesi yerinden oynadı, kapı açıldı. Büyük bir dikkatle, kapıyı hiç gıcırdatmadan, geçebileceği kadar açtı, içeriye süzüldü. Geniş bir holdeydi. Bu hole açılan birçok buzlu cam kapı vardı. Bu odaların yalnız bir tanesinde cılız bir lambanın ışığı hole sızıyordu. Hızlıca etrafına bakındı. Holdeki büyük camekândan başlamaya karar verdi. Cam rafların üstünde yer alan bibloları, şekerlikleri, servis tepsilerini feneriyle incelemeye başladı. Bunlar iyi para eder! diye mırıldandı. Camekânda paraya çevireceği ne varsa hırsla cebine, çantasına atıyordu. Bütün odaları elden geçirecek ne vakti vardı ne de cesareti. Mutfağa da göz atar sonra sıvışırım, belki birkaç bakır bulurum diye düşündü. Ayaklarının ucuna basarak, lamba yanan odanın kapısına kadar gitti, içeriye kulak verdi. Bir konuşma gürültüsü duyulmuyordu. Tam aksine belli aralıklarla araba motorunun sesini andıran bir horultu duyuluyordu. Bir de horultuların durduğu zamanlarda ağlamayla iç çekme arası, belli belirsiz sesler duyuluyordu. Bitişik odanın kapısı aralıktı. Usulca kapıyı itti, içeriye girdi. Mutfaktaydı. Tezgâhın alt kısmı don lastiğine asılmış kumaşla perdelenmişti. Perdeyi yavaşça çekti. Üst üste yığılmış kap kacakları gördü. Gözleri tencerelerin, tavaların, tasların üzerinde gezindikçe kızıla dönüyordu. Fenerin ışığına tutarak dikkatle incelediği mutfak eşyası bakırdan yapılmışsa hemen çantasına atıyordu. Bir süre sonra çantasının dolduğunu fark etti. Değerli bir şey de kalmadı zaten! diye mırıldandı. Tam bu sırada arkasında bir ayak sesi işitir gibi oldu. Başını hızla çevirdi. Omzuyla sapına çarptığı tava yere düştü, metalik bir ses duvarlarda yankılandı. Hay Allah belasını versin, aksilik işte! diye mırıldandı. Sustu, etrafı dinledi...

    Henüz dört aylık olan ikiz bebeklerin beşikleri yatak odasındaydı. Bu sayede acıktıkları vakit ağlayarak uyandıklarında anneleri vakit geçirmeden emziriyor, karınları doyunca da uyutuyordu. Hırsızın evlerine girdiği o gece ikizler tuhaf bir şekilde huysuzdu. Gece yarım yamalak uykularla geçiyordu. İkizler en ufak bir seste irkilerek uyanıyordu. Anneleri, ikizlerden birini göğsünde uyutmaya çalışırken diğerini ayağında pışpışlayarak sallıyordu. Esnemeye başladıklarında anneleri sevindi, nihayet dinlenebilecekti. İkizlerini yavaşça beşiklerine yatırdı. En sonunda üçü de uykuya yenik düştü. İkizlerin babası ise olan bitenden habersiz ağzı açık horlayarak uyumaya devam ediyordu. Babanın görevi değildi bu –eve ekmek getirmekle yükümlüydü- dahası çalışmaktan sürekli bitap hâldeydi. Bunun için ne sabrı vardı ne de enerjisi. Deniz adamıydı o. Nasırlı elleri ikizlerin taze tenlerini acıtıyordu. Anlatacak bir masalı da vardı ama ikizler bunun için çok küçüktü.

    Horultuya alışan ikizler farklı bir sesle uykularından sıçrayarak uyandılar ve ağlamaya başladılar. Yarı uyur yarı uyanık olduğu için mutfaktan gelen sesle anne de irkilmişti. N’oluyor? diye söylendi. Yatakta doğruldu ve eliyle kocasını dürttü. Bir taraftan ikizleri uyutmaya çalışırken bir taraftan da kocasına, Bey! Kalksana! diye fısıldıyordu. Eliyle daha sert bir şekilde dürtünce kocası gözlerini araladı. Uyku sersemliği ile başını sallarken eşi tekrar fısıldadı: Bey! Mutfaktan sesler geliyor. Korkuyorum. Karısının sözlerini idrak eder etmez yataktan kalktı, işaret parmağını dudaklarını götürdü ve sus işareti yaptı. Yatak odasının kapısını sessizce açıp hole geçti. Bu sırada hırsız da mutfaktan çıkmıştı.

    Hırsız, hole çıkar çıkmaz karnına öyle müthiş bir tekme yedi ki arka üstü yere yuvarlandı. Bitkin bir hâlde yere serilen hırsızın göğsünde bir diz, boğazında nasırlı sert parmaklar... Hırsız, ev sahibinin altında kıvranıyor, kurtulmaya çabalıyordu. Çırpınışları nafileydi çünkü ağzı, gırtlağı, omuzları, kolları ve bacakları kıskaca yakalanmış gibiydi. Bu arbedede edilen küfürler yumruklara katık yapılıp hasma yollanıyordu. Hırsız, boğazındaki eli ısırmayı akıl ettiğinde kan ter içinde kalmıştı. Dişlerini nasırlı parmaklara geçirir geçirmez yakalandığı mengeneden kurtulmuştu. Epey hırpalanmasına rağmen çevikliğinden bir şey kaybetmemişti. Hızla ayaklandı ve dış kapıya yöneldi. Hasmının üstesinden gelemeyeceğini biliyordu. Soluk almaya çalışıp boğazını tutarken arkasında ne olup bittiğini görmek için başını geriye çevirdi. Karanlığın içinden fırlayan bir nesne sırtına çarpınca ciğerindeki tüm hava boşaldı. Ayakları yerden kesilip yüzüstü yere düştü.

    Süpürgenin sapını tutan ev sahibi, acıyla çığlık atan hırsıza Deyyus herif! diye bağırdığında bunların son sözleri olacağını bilmiyordu. Hırsız, kaçamayacağını anlayınca son çare olarak kuşağından çıkardığı tabancanın horozunu kaldırdı. Vücudunu yan çevirmesiyle tetiği çekmesi bir oldu. Tabancayı doğru düzgün nişan almadan ateşlemesine rağmen mermi hedefini bulmuştu...

    Holden gelen gürültüler kadının nabzını daha da hızlandırmıştı. Adeta kalbi yerinden çıkacaktı. İkizlerin yüzü ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. Bu ağlama kriziyle başlayan öksürükler içilen sütlerin kusulmasıyla son buldu. Eyvah! Kusacak zamanı buldular. diye mırıldanan kadın, ikizleri beşiğe koydu ve gayriihtiyari olarak kapıya doğru bir iki adım attı. Ettiği duaları sürekli tekrarlıyordu. Karanlıkta hiçbir şey görmedi. Etrafına bakındı. Yalnız açık olan dış kapının önünde bir karaltı görünüyordu. Tek el ateş sesi geldiğinde kadının kalbi sıkıştı.

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1