Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Meczup
Meczup
Meczup
Ebook106 pages1 hour

Meczup

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Erol Amca üç gün önce kendisine verilmek üzere bir mektup bıraktığını söyleyerek bir zarf uzatmış ve veda ederek buralardan gittiğini söylemişti. Cemal alelacele zarfı açmış, içinde küçük bir kâğıt parçasına yazılı bir not bulmuştu.

"Biz dünyadan gider olduk, kalanlara selam olsun."

Yunus Emre… 

LanguageTürkçe
PublisherYol Akademi
Release dateJun 1, 2024
ISBN9786256864146
Meczup

Related to Meczup

Related ebooks

Related categories

Reviews for Meczup

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Meczup - Yıldırım UZUN

    MECZUP

    Yıldırım UZUN

    MECZUP

    Yıldırım UZUN

    MYTHOS KİTAP – 49785

    ISBN: 978-625-6864-14-6

    ––––––––

    UYARI

    Elinizdeki kitap tablolar ve şekiller gibi görsel öğeler içerdiğinden dolayı, e-kitap versiyonuna çevrilirken kullandığınız elektronik okuyucuya bağlı olarak az da olsa bir takım şekil bozuklukları içerebilir. Kitabın basılı versiyonu bu tür hatalar içermezken, her okuyucunun kullandığı teknolojiye bağlı küçük hatalar içermesi ihtimalinden dolayı affınıza sığınırız.

    Y’ol Kurumsal Hizmetler San. Ve Tic. Ltd. Şti.  Hasan Mevsuf Sokak Aydın Apt. No:2 K:4 ÇANAKKALE

    0 850 244 17 02

    Kitaplar yaşamdan yansıyan aynalarımızdır. Bu aynalardan bakarken, bazen farklı coğrafyaların benzer acılarını duyumsar, bazen de umutlarını özlemlerini ve sevinçlerini paylaşırız.

    Bu kitabı;  baktığı her aynada kendini bulanlara ki aynalar hakikat aşığıdır, hayatından ilham aldığım tüm isimsiz kahramanlara, tüm olumsuzluklara inadına direnen kocaman yürekli insanlara, oğlum Baran’a, anneme ve tüm annelere ithaf ediyorum.

    YILDIRIM UZUN

    1972 Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde doğdu. İlkokul, ortaokul ve lise tahsilini Diyarbakır’da tamamladı. 1990 yılında üniversite tahsili için gelmiş olduğu Antalya’ya yerleşti ve hala Antalya’da ikamet etmekte, kamuda çalışmaktadır.

    1992 yılından itibaren şiir, hikâye ve deneme yazıları yazmaktadır. 2013 yılında Ümraniye Belediyesinin düzenlemiş olduğu Geleneksel Şiir Yarışmasında Kunduracı adlı şiiriyle mansiyon aldı. Çeşitli antoloji kitaplarında ve bazı dergilerde şiirleri ve hikâyeleri yayınlandı.

    İçindekiler

    MECZUP

    SERSERİ FİŞEK

    ÖZÜR DİLERİM BABA

    İNŞİRAH

    GELİNCİK

    BEDEL

    CAĞRO

    İNCE SIZI

    ÖNSÖZ

    Tanıdık bir benzetme olacak ama bir yazar için her eser; en yalın ifadeyle, olsa olsa bir çocuk doğumudur. Üstelik bu kitap yazarın ilk eseriyse; çok daha sancılı, heyecanlı, bir o kadar tatlı ve telaşlı. Otuz iki yıldır sürdürdüğüm edebiyat yolculuğumu bir kitap ile taçlandırmaktan ve  MECZUP u siz kıymetli okuyucularımla buluşturmaktan onur duyuyorum ve ben bu çocuğun nasıl büyüyeceğini çok merak ediyorum.

    Kitabı oluşturan hikayelerin çoğunluğu gerçek yaşamdan alınmış ve aslına sadık kalınarak hikâye edilmiştir. Eminim ki; kahramanların hayatlarıyla birebir örtüşen ve hatta çok daha ağır koşullarda çetin sınavlar veren nice gerçek kahramanlar vardır.

    Her kesimden insanın sol yanına bir miktar dokunmaya çalıştığım bu eserde adı geçen Metin Kalender, Cemal, Aslı, Orhan, Şermin, Derya, Ferda, Çınar, Cemil, Zeynep gibi karakterlerin gerçek hayattaki benzerlerine, selam olsun.

    Coğrafyam için düşlediğim ütopik hayallerime, sessiz çığlıklarım feda olsun.

    Gece ıssızlığında, meltem esintileriyle serinleyen tüm yüreklere, yakamozlarım armağan olsun.

    İlk cemrenin düştüğü toprağa, o topraktan hayat bulan tomurcuğun zarına, aşk olsun...

    ––––––––

    Biz dünyadan gider olduk, kalanlara selam olsun

    Yunus Emre...

    MECZUP

    Cemal! Sen Erol Amca’ya gidip sigara al, ben de çayları tazeliyeyim, ne dersin?

    Sen neden gitmiyorsun kardeşim? Biliyorsun ben veresiye yazdırmaktan hoşlanmıyorum, bir şey isteyene kadar akla karayı seçiyorum, utanıp, sıkılıyor, bin bir kılığa giriyorum.

    Oyunbozanlık yapma Cemal. Alış artık bu duruma. Hayatın gerçekleriyle yüzleşmeyi kabullen artık. Üstelik öğrencilik hayatımız birkaç yıl sürecek ve daha çoğu kez bu durumları yaşayacağımız da aşikâr. Hem en son ben gitmiştim, hatırlatırım. Bu arada yarın param gelecek kapatırız hesabı merak etme.

    Öyle olsun bakalım Selim, hadi yedik zokayı!

    Gülüştüler. Cemal montunu giyip büfeye doğru yürümeye başladı.

    Doksanlı yılların başlarıydı. Kış mevsimi yeni yeni hissettiriyordu kendisini. Bu sahil şehrine kar düşmezdi ama kasım, aralık aylarında başlayan sağanak yağmurlar nisana kadar devam ederdi. Şubat ve mart ayları biraz daha soğuk geçerdi. Yağmur bazen aralıksız yağar, bir hafta, on gün kadar sürerdi. Asıl sorun yaz aylarıydı. Sıcak ve nemli hava genel olarak herkesi kötü etkilerdi ama alışık olmayanlar için çok bunaltıcı olurdu. Bu şehre tatile gelenler bu durumdan şikâyetçi olmazdı, tam aksine bu durum tatil nedenleriydi. Yurt dışından gelenler zaten bu güneşe ve sıcağa âşıklardı. Denize girmek, güneşlenip bronzlaşmak onlar için bir nimetti adeta. Yerli turistler de bu nimetten yararlandıkları için memnundular. Ama burada yaşayanlar için durum hiç de memnuniyet verici değildi. Bu yüzden hemen hemen bütün evlerde klima vardı. Şehrin yerlileri ise yaz aylarında genellikle çevre il ve ilçelerde bulunan yaylalara çıkar, temmuz ve ağustos aylarını oralarda geçirirlerdi. Dışardan gelip buraya yerleşenler ise mecburen bu bunaltıcı hava ile baş etmeye çalışırlardı. Klimalarını açar, nemli ve sıcak havadan korunurlardı. Cemal ve Selim gibi öğrenciler ise hem klima taktıracak bütçeye sahip olmazlardı hem de klima olsa bile şişecek elektrik parasını ödeyemeyecekleri için bu sıcağa katlanırlardı.

    Cemal ile Selim bir apartmanın zemin katında, iki odalı küçük bir öğrenci evi kiralamışlar, birlikte kalıyorlardı. Son bir hafta sürekli ve bardaktan boşanırcasına yağan yağmur sebebiyle okula gidememişler, derslere girememişlerdi. Okula uzak mesafede oturan tüm öğrenciler gibi evden dışarı çıkamamışlardı. Selim Gaziantepli, Cemal ise Trabzonluydu. Yirmili yaşlarda iki arkadaş, geçen yıl okul kayıtlarını yaparken tanışmışlar ve o günden sonra hiç ayrılmamışlardı. Meslek Yüksek Okulunda okuyorlardı. Selim İnşaat bölümü, Cemal ise Makine Resim Konstrüksiyon bölümünü okuyordu. Selim; hayatı ciddiye almayan, vurdumduymaz fakat esprili ve dost canlısı biriydi. Yemek işlerinden iyi anladığı için mutfak işlerinden o sorumluydu. Cemal ise Selim’in tam aksine hayatı önemseyen, kendisini çevresine ve topluma karşı sorumlu hisseden, duyarlılığı yüksek ve titiz biri olduğundan, temizlik işlerine de o bakardı. Ev işlerinde kendiliğinden oluşmuş bu düzen içerisinde yaşayıp gidiyorlardı. İkisinin de ailelerinin maddi durumu iyi olmadığından devletin üç ayda bir vermiş olduğu krediyle öğrenimlerini sürdürmeye çalışıyorlar, çok sıkıştıkları zaman nadiren de olsa aile yakınlarından gelen parayla idare etmeye çalışıyorlardı.

    Evin ihtiyaçlarını caddede bulunan orta büyüklükteki marketten alıyorlardı. Bir de caddenin köşesinde bulunan küçük bir büfe vardı. Erol Amca’nın işlettiği bu küçük büfeden ise zaman zaman günlük sigara ve ufak tefek alışverişlerini yapıyorlardı. Büfe yirmi dört saat açık olduğundan, parasız kaldıkları zaman istedikleri saatte ihtiyaçlarını karşılayabildikleri bu büfeye veresiye yazdırıyorlardı. Paraları olduğunda ise borçlarını kapatıyorlardı.

    Yine böyle parasız kaldıkları bir gündü. Sabahtan beri yağmur hiç dinmemiş, okula gidememişlerdi. Akşam olmuş, Selimin yaptığı salçalı makarnayı ve patates kızartmasını yemiş,

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1