Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Dalgaları Aşmak
Dalgaları Aşmak
Dalgaları Aşmak
Ebook750 pages8 hours

Dalgaları Aşmak

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Yeni Dalgaları Aşmak: "Değişen dünya düzeni" için bir yol haritası

Ünlü trend analisti Marian Salzman'ın dediği gibi; "Dünya kökten değişti". Pandemiyle birlikte 2020'den bu yana hayatın her alanında daha önce eşi görülmemiş büyüklükte bir dönüşüm yaşanıyor. Krizlerin ardı arkası kesilmiyor. Stanford Üniversitesi öğretim üyesi ve gelecek bilimi teorisyeni Francis Fukuyama, içinde bulunduğumuz ortamı, "Dünya, siyasi belirsizliğin bu denli büyük olduğu başka bir dönem yaşamamıştı" cümlesiyle tanımlıyor.

Oluşan belirsizlik ve kaos ortamında ilerleyebilmek için yol haritalarına ihtiyaç var. Konuyla ilgili yapılan araştırmaları derleyen ve küresel analistlerin yorumları yanında Türkiye'den 100'ü aşkın fikir önderinin bakış açılarını bir araya getiren Yeni Dalgaları Aşmak kitabı bu ihtiyaca cevap vermek amacıyla hazırlandı.

• Yaşanan krizlerden neler öğrenildi? • Küresel dengeler nasıl olacak? • Dijitalleşme neler getiriyor? • İş dünyasında neler değişiyor? • Pazarlama iletişiminin yeni eko-sistemi nasıl gelişiyor? • Metaverse nasıl gelişiyor? • Şirketler ve markalar yeni dünya düzenine nasıl ayak uydurabilecek? • Türkiye'yi yakın gelecekte neler bekliyor? • Fırsatlar ve tehditler neler? • Yeni krizlere hazır olmak için neler yapmalı?

Bu sorulara cevap arayan Yeni Dalgaları Aşmak, "Değişen Dünya Düzeni" üzerine önemli ipuçları sunarken, dünyayı ve Türkiye'yi gelecekte nelerin beklediği hakkında fikir sahibi olmak isteyenlere ışık tutacak içgörüler içeriyor ve geleceğe hazırlanmak için eşsiz bir kaynak sunuyor.
LanguageTürkçe
Release dateJun 12, 2024
ISBN9786258474237
Dalgaları Aşmak

Related to Dalgaları Aşmak

Related ebooks

Reviews for Dalgaları Aşmak

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Dalgaları Aşmak - Fatoş Karahasan

    DALGALARI AŞMAK

    Yazan: Fatoş Karahasan

    Editör: Canan Dilâ

    Yayın hakları: © Doğan Yayınları Yayıncılık ve Yapımcılık Ticaret A.Ş.

    Bu eserin bütün hakları saklıdır. Yayınevinden yazılı izin alınmadan kısmen veya

    tamamen alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz ve yayımlanamaz.

    Dijital yayın tarihi: /Mayıs 2022 / ISBN 978-625-8474-23-7

    Kapak tasarımı: Serçin Çabuk

    Doğan Yayınları Yayıncılık ve Yapımcılık Ticaret A.Ş.

    19 Mayıs Cad. Golden Plaza No. 3, Kat 10, 34360 Şişli - İSTANBUL

    Tel. (212) 373 77 00 / Faks (212) 355 83 16

    www.dogankitap.com.tr / editor@dogankitap.com.tr / satis@dogankitap.com.tr

    Dalgaları Aşmak

    Yeni Dünya Düzeni

    İçin Bakış Açıları ve Çözüm Önerileri

    Fatoş Karahasan

    Bana okumayı yazmayı öğreten

    anneme ve ilk kitaplığımı alarak

    kitapları sevdiren babama….

    Teşekkür

    Dalgaları Aşmak uzun süren bir çalışmanın eseri.

    Sürekli değişen bir ortamda, geçmişi değerlendirmek ve geleceği öngörebilmek için çok geniş bir perspektif üzerinde inşa edildi.

    Araştırma sonuçları, 103 fikir önderinin analizleri, görüşleri, yorumları ve tahminleriyle bir araya geldi. Böylece, 648 sayfalık dev bir çalışma yaratıldı ve bu zengin içeriğin rahat okunabilmesi için kitap dijital formatta yayımlandı.

    Dalgaları Aşmak, 2021’de yayımlanan Kırılma Noktası/Pazarlamanın Yeni Eko-Sistemi kitabıyla birlikte ülkemizin bu zorlu dönemi aşmasına yardımcı olacak bakış açıları sunuyor.

    Kitapta yazılarıyla yer alan çok değerli;

    Akademisyenlere;

    Danışmanlara;

    Gazetecilere;

    İş dünyasının temsilcilerine;

    Pazarlama, iletişim ve araştırma şirketlerinin yöneticilerine;

    Sanatçılara;

    Kitabın oluşmasındaki destekleri için,

    Doğan Yayınları Genel Müdürü Gülgün Çarkoğlu’na;

    Doğan Kitap Yayın Direktörü Cem Erciyes’e;

    Son derece titiz çalışmasıyla her iki kitaba değer katan editörümüz Canan Dilâ’ya;

    Tüm kitaplarımda yanımda olan Doğan Yayınları Kurumsal İletişim Koordinatörü Tuba Seven’e;

    Doğan Yayınları İş Geliştirme ve Dijital Yayınlar Koordinatörü İrem Akkaya’ya;

    Sayfa tasarımı için Taylan Polat’a;

    Kapak tasarımı için Serçin Çabuk’a;

    Ve her zaman sevgi ve ilgiyle bana destek olan aileme…

    Sonsuz teşekkürlerimle…

    Giriş

    Kırılma Noktası ve sonrası

    İki yılı aşkın bir süredir, bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz türden küresel bir salgının pençesinde savruluyoruz. 2019’da tanısı konan COVID-19 virüsü, Alfa, Beta, ve Delta varyantlarından sonra, yeni varyant Omicron’la hız kesmeden tüm insanlığa kâbuslar yaşatmaya devam ediyor.

    2022 yaz aylarına doğru pandeminin endemiye dönüşeceği ve COVID’in bundan sonra grip gibi yaşamın bir parçası olacağı tahmininde bulunuluyor. Omicron’un diğer varyantlara göre daha hızlı bulaşması, buna karşın daha hafif atlatılması bilim insanlarına zaman içinde sürü bağışıklığı oluşabileceğini düşündürüyor. Bazı ülkeler pandemi tedbirlerini hafifleterek normal yaşama dönme hazırlıkları yapıyor.

    Sağlık krizinin yarattığı ekonomik ve toplumsal sorunlar içinse beklentiler pek olumlu değil. Tüketimdeki azalma ve iş modellerindeki dijitallleşme, işsizlik dalgaları yaratıyor. Kriz küresel ekonominin zayıf halkalarını birbiri ardına kopartıyor. Tedarik zincirindeki sorunlar ve artan maliyetlerin tetiklediği yüksek enflasyon dünyadaki yoksulluğu daha da derinleştiriyor.

    Yaşanacak sorunların nasıl çözüleceği konusunda net bir yol haritası bulunamıyor.

    Ekonomik, sosyal ve siyasi krizler içindeki karmaşada, dünya siyasetinin gelecekte nasıl şekilleneceği de öngörülemiyor. Afganistan’dan Ukrayna’ya, Kazakistan’dan ABD’ye siyasetteki gerginlikler ve çatışmalarsa kaygı uyandıcı boyutlarda.

    Stanford Üniversitesi öğretim üyesi ve ünlü gelecek bilimi teorisyeni Francis Fukuyama yaşanan ortamı, "Dünya, siyasi belirsizliğin bu denli büyük olduğu başka bir dönem yaşamamıştı cümlesiyle özetliyor. ¹

    2020: Korku, kaygı, endişe

    İnsanlık, 2020 yılında karşılaştığı akut sağlık krizi karşısında ürkütücü derecede aciz kaldı. Virüs milyonlarca bireye bulaştı. Hasta sayıları ve yoğun bakım gerektiren vakalar roket hızıyla arttı. Acil ve yoğun bakım ünitelerindeki yığılmalar karşısında sağlık sistemleri kilitlendi. Karantina önlemleriyle birlikte gündelik hayat durma noktasına geldi.

    Kısa bir süre içinde kriz yönetim çalışmaları başladı. Eğitim, ticaret ve hizmet sektörü hızla dijital dünyaya taşındı. Okullar uzaktan eğitime başladı. Şirketler beyaz yakalı personel için uzaktan çalışma sistemleri kurdular. Zoom, Microsoft Teams ve Google gibi dijital platformlar aracılığıyla iş yaşamı kesintisiz bir biçimde devam etti. Üretim tesislerindeki mavi yakalılar içinse hijyen önlemleri en üst seviyeye taşındı. Ulaşım ve çalışma koşullarında değişiklikler yapıldı.

    2021: Şüpheler ve umutlar

    2020’nin büyük bir bölümü korku, endişe ve kaygı duygularıyla geçti. Yıl sonuna doğru aşıların bulunması, gelecek için umutların yeşermesini sağladı. Ancak, ne yazık ki aşılar hâlihazırda var olan sosyal ve psikolojik sorunları daha da derinleştirdi.

    2021 yılında alevlenen aşı tartışmaları, bilim karşıtlığının, devletlere ve zengin kapitalistlere duyulan güvensizliğin ne denli büyük olduğunu ortaya çıkardı. Komplo teorileriyse milyonlarca kişinin ücretsiz aşıya erişimleri olmasına rağmen aşı yaptırmamasına neden oldu. Gelişmekte olan ülkelerdeki yönetimlerse vatandaşlarına yeterli aşıyı sağlayamadıkları için virüsle mücadelede çok zorlandılar . Dolayısıyla, 2021’de küresel aşılama çalışmaları etkin bir iyileşme sağlayamadı.

    2022: Eziyetli bir yıl

    2022’ye pandeminin biriken sorunlarıyla girildi. Ünlü trend analisti Marian Salzman, bu yıl da dünyanın varoluşsal tehditlerle savaşmaya devam edeceğine dikkat çekerek şu yorumu paylaştı: 2021’e her şeyin daha iyi olacağını düşünerek girdik ama 2019’a geri dönmeyeceğimiz gerçeğiyle yaşamak zorundayız. Dünya kökten değişti. 2022 eziyetli bir yıl olacak.²

    Vizyon değişimi

    Pandeminin ilk aylarında en çok kullanılan kavramlardan birisi Yeni Normaldi. Fakat kısa bir süre içinde bir yeni normalin olamayacağı, tam aksine sürekli güncellenen bir düzen içinde yaşanacağı anlaşıldı. Üzerinde uzlaşılan en önemli nokta, kapitalizmin mevcut hâlinin milyarlarca insanın ve gezegenin sağlığını bozduğuydu. Sosyal, ekonomik ve çevresel sorunlar ihmal edilemeyecek bir boyuta erişmişti.

    2020’nin bahar ve yaz aylarında, çalışmanın ve sorunlara ortak çözümler aramanın önemi vurgulandı. Her ortamda dayanışma çağrıları yapıldı.Purpose (Amaç) en çok kullanılan kavram hâline geldi.

    Liderler, Birleşmiş Milletler Kalkınma Hedefleri doğrultusunda, yaptıklarını ve yapacaklarını gözden geçirmeye başladılar. Pandemi öncesinde yükselmekte olan Amaç odaklı kuruluş ve Faydalı işler yapan marka vizyonu pazarlama planlarının odağına yerleşti. Şirketler, çalışanlarının ve toplumun ihtiyaçlarını anlamaya ve çözüm aramaya çalıştılar. Pazarlama bütçeleri faydalı projelere aktarıldı. Kapanma döneminde evlerinde kalan yaşlılar, engelliler, yoksullar için yardım programları oluşturuldu.

    Türkiye’de, pandeminin ilk döneminde örnek çalışmalara tanık olundu. Özel sektör kuruluşları çalışanlarını korumak için hızla yeniden yapılandılar. Uzaktan çalışma, uzaktan eğitim ve e-ticaret süreçlerinin başarılı bir biçimde yürütülmesi için yatırımlar yapıldı.

    Kırılma noktası

    Pandeminin ülkemiz üzerindeki etkilerini anlayabilmek için, 2020 ve 2021’in ilk aylarında danışmanlık şirketlerinin analizlerini ve trend raporlarını inceledim. Dünyada ve Türkiye’de yapılmış araştırmaların sonuçlarından yola çıkarak COVID-19’un iş dünyası, ekonomi ve pazarlama üzerinde neden olduğu değişimi gözlemledim.

    Bu çalışma sırasında Türkiye’de faaliyet gösteren 40 küresel ve yerli kuruluşun tepe yöneticisiyle bir dizi söyleşi yaptım. Türkiye’de pandeminin doğurduğu kriz ortamını başarılı bir biçimde yöneten şirketlerin #faydalımarkaöykülerini derledim. Görüştüğüm şirketlerden; çalışanlarına, müşterilerine, topluma, gezegene yönelik yaptıkları faydalı işler hakkında bilgi topladım. Bu öyküler sayesinde, krizi başarıyla yöneten şirketlerin ortak noktalarını net bir biçimde görmek mümkün oldu.

    Şirket yöneticilerinin yanı sıra, sivil toplum kuruluşlarının liderleriyle de görüştüm. Onlardan pandemi döneminde yapılanlar ve yapılması gerekenler hakkında bilgi aldım. Böylece, Türkiye’nin krizleri nasıl yönettiği hakkında çok değerli bir arşiv oluştu. Geniş kapsamlı bu içerik, Doğan Solibri tarafından yayımlanan Kırılma Noktası: Pazarlamanın Yeni Eko-Sistemi adlı kitabımla okurlara ulaştı.

    Bakış açıları

    Pandemi dönemini yorumlayan ikinci çalışma olan Dalgaları Aşmak ise pandemi sonrasına odaklanıyor. Kırılma Noktası’nın devamı niteliğinde olan bu kitap, geçmiş iki yılı özetleyerek geleceği öngörmeye yardımcı olacak önemli ipuçları sunuyor

    İlk bölümler, 2022 başında yayımlanan trend raporları ve araştırmaların ortak noktalarını içeriyor. Bu çerçeve yaklaşım sonrasında kitap, farklı disiplinlerden 100’ü aşkın çok değerli fikir önderinin yorum ve gözlemlerine odaklanıyor.

    Değişen toplumsal yapının uluslarası ilişkileri ve Türkiye’nin geleceğini nasıl belirleyebileceği üzerine tahminler; dijitalleşmenin iş dünyası, sanat, eğlence ve yeni çalışma biçimlerinde yaratacağı değişiklikler; eğitim ve yetenek yönetimi konusundaki değerlendirmeler; pandeminin insanların ruh ve beden sağlığı üzerindeki etkileri; pazarlamanın yeni dinamikleri; marka yönetiminin değişen kuralları ve girişimcilik gibi geniş bir yelpazede yer alan yorumları birlikte sunuyor.

    Çok seslilik

    Kitapta yer alan yazılar farklı zamanlarda hazırlandı.Yazıların bir kısmı söyleşi formatında oluştu. Ağırlığı akademisyenlerden oluşan bazı yazarlarımızsa görüşlerini akademik makale formatında yazmayı tercih ettiler. Bu çeşitlilik ve çok seslilik kitaba büyük bir zenginlik kattı.

    Kırılma Noktası’nın önsözünde de yazdığım gibi;

    Dilerim, güncel bilgiler, bilimsel veriler ve içgörülerden oluşan bu kitap, ülkemizde zor durumda olan KOBİ’lerimizin yöneticilerine; fikirleri olan girişimcilerimize ve iş dünyasına girmeyi planlayan gençlerimize umut verir. Okurların cesaretini ve mücadele gücünü arttırır. İlham kaynağı olur.


    1. I spoke to 99 big thinkers about what our world after coronavirus might look like: This is what I learned. Adil Najam. Fast Company. 13.01.2022 https://www.fastcompany.com/90593602/i-spoke-to-99-big-thinkers-about-what-our-world-after-coronavirus-might-look-like-this-is-what-i-learned

    2. Top futurologist predicts 2022 will be ‘tormented year’ with water a luxury. Laura Connor, 1 Jan 2022, mirror uk, https://www.mirror.co.uk/news/uk-news/futurologist-predicts-2022-tormented-year-25830226

    BÖLÜM I

    COVID-19 varyantlarının

    etkisindeki dünyamız

    Küresel şok

    2022 yılına girmeye hazırlanırken, Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, iki yıl önceki yılbaşı kutlamaları sırasında küresel bir tehdidin ortaya çıktığını hatırlattı. 11 Şubat 2020’de, Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization- WHO), Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü (World Organisation for Animal Health- OIE) ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (The Food and Agriculture Organization of the United Nations- FAO) yönergeleri çerçevesinde yeni bir virüs tanımlamıştı.

    İlk vakalar 2019 yılında tespit edildiği için, bu hastalığa COVID-19 adı verildi. Öncelikle solunum sistemini etkileyen ve hızla bulaşan virüs kısa sürede dünyaya yayıldı. 11 Mart 2020 tarihinde, WHO durumun artık bir pandemi düzeyine erişmiş olduğunu ilan etti. Bu tarihi duyuruyla birlikte dünyamız, korku, kaygı ve endişenin hâkim olduğu bir döneme girdi. Pandemi sürecinde iki yıl tamamlanırken altı milyona yakın can kaybı yaşandı. Milyonlarca hastanın ise, iyileşmelerine rağmen virüsün yan etkileri yüzünden hayat kalitelerinde azalma oldu.

    Tsunami hâlinde gelen dalgalar

    Mart 2022 itibarıyla, tüm dünyada süren aşı çalışmalarına rağmen hastalık her gün yüz binlerce insanı etkilemeye devam ediyor. Yüksek sayıda can kaybına neden olan delta varyantı sonrasında Dünya Sağlık Örgütü- DSÖ’nün (WHO) 28 Kasım 2021’de tanımladığı Omicron varyantı ise görece daha hafif atlatılıyor gibi görünüyor. Ancak, Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Ghebreyesus, Delta varyantının tamamen yok olmadığını ve eş zamanlı yayılan Omicron varyantının Bir vakalar tsunamisi oluşturduğuna dikkat çekiyor.

    Yetersiz aşılanma

    WHO’nun verilerine göre, dünyanın en büyük ekonomileri olan G7 ve G20 ülkeleri, 2021 sonuna kadar nüfuslarının yüzde 40’ını, 2022 ortalarına kadar yüzde 70’ini aşılamayı hedeflemişti.³ Ancak, 2021’de 194 üye ülkenin 92’si hedefini yakalayamadı. Düşük gelirli ülkelerde aşı tedariği yetersiz kaldı. Son kullanma tarihine yakın ulaştırılan aşılar ziyan oldu. Şırınga gibi önemli parçaları eksik olarak teslim edilen aşılarsa kullanılamadı.

    Yanlış ve eksik bilgilendirme

    Vatandaşların resmi makamlar tarafından ikna edici bir biçimde bilgilendirilmemesi de aşılanmada hedeflerin tutmasını engelledi. Sosyal medyada yayılan yanlış ve eksik bilgiler, komplo teorileri ve dezenformasyon insanların aşıdan korkmasına neden oldu.

    Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, bu kampanyaları Bilimi ve hayat kurtaran sağlık araçlarına olan güveni baltalayan sürekli bir oyalama olarak nitelendirdi. Bilim insanları ve Dünya Sağlık Örgütü yetkilileri "Aşılanmamış olanlarda, her iki varyanttan da ölme riskinin aşılanmış olanlara göre çok yüksek "olduğunu olduğunu vurguladıysalar da komplo teorileri pek çok kişiyi etkiledi ve etkilemeyi sürdürüyor.

    Pandemiden endemiye

    Pandeminin gelecekteki seyriyle ilgili hâlâ büyük bir belirsizlik olmasına rağmen, bilim insanları geçmişe göre biraz daha umutlular. Diğer varyantlara göre daha hızlı bulaşan ancak özellikle aşılı bireyler başta olmak üzere toplumda daha hafif belirtilerle seyreden Omicron varyantının sürü bağışıklığına zemin hazırlayacağı düşünülüyor.

    The Economist’in araştırma birimi Economist Intelligence tarafından hazırlanan 2022 özel sayısındaki raporda, 2022’de dünyadaki COVID-19 aşı üretimi kapasitesinin 5 katına çıkacağı ve 22 milyar doz aşı üretileceği öngörülüyor.

    Raporda, pandeminin yeni tedaviler ve aşılama ile endemiye dönüşebileceği görüşü destekleniyor. Bu bakış açısına göre, hastalanan ve iyileşen kişilerin sayısının artması sonucunda, pandemi 2022 ortasına doğru sona erecek. Yeni antiviral ilaçlar ve geliştirilmiş antikor tedavileri sayesinde hastalığın tedavi yöntemleri de gelişecek. Böylece, COVID de grip gibi yaşamın bir parçası olacak.

    Aşı sorununu aşmada işbirliği

    WHO yetkilileri pandemi devam ettiği sürece, yeni varyantların daha önce hastalanan ya da aşılanan kişileri bile yeniden hasta edebilme olasılığına dikkat çekiyorlar.

    Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Tedros Ghebreyesus; güncellenmiş yeni aşılara ihtiyaç duyulduğunda tedarikte sıkıntılar olabileceğini vurguluyor ve ülkelerin yerli aşı üretimine yönelmesinin gerektiğini belirtiyor. Bu doğrultuda, yeni kurulan WHO Bio Hub System, yeni biyolojik malzemeleri gönüllü olarak paylaşacak. Berlin’de kurulan WHO Hub for Pandemic and Epidemic Intelligence de önemli bir bilgi paylaşım zemini sunacak.

    Dört kritik gelişme

    Boston Üniversitesi Frederick S. Pardee Küresel Araştırmalar Okulu (Frederick S. Pardee School of Global Studies) Dekanı Adil Najam Ph.D., pandemi sırasında 190 gün boyunca 99 fikir önderiyle yaptığı tek soruluk görüşmelerin ışığında, geleceğe damga vuracak dört unsura dikkat çekiyor: "Pandemi öncesi dünyamız hiç de normal değildi, pandemi sonrası dünyamız da normal olmayacak" diyen Najam, gelecek için şu tahminleri paylaşıyor:

    1. Yaşanan kırılmalar ve yeniden yapılanmalar (Disruption) hızlanacak.

    2. Politika daha da çalkantılı bir hâl alacak.

    3. Pandemide edinilen alışkanlıklar kalıcı olacak.

    4. Krizler fırsatlar yaratacak.


    3. WHO: 2022 can mark the end of COVID’s acute stage https://news.un.org/en/story/2021/12/1108932

    4. The Economist. The World Ahead 2022, Ten Trends to Watch in the Coming Year. https://www.economist.com/the-world-ahead/2021/11/08/ten-trends-to-watch-in-the-coming-year

    5. WHO: 2022 can mark the end of COVID’s acute stage https://news.un.org/en/story/2021/12/1108932

    6. -7. I spoke to 99 big thinkers about what our ‘world after coronavirus’ might look like – this is what I learned Adil Najam, January 12, 2021,

    https://theconversation.com/i-spoke-to-99-big-thinkers-about-what-our-world-after-coronavirus-might-look-like-this-is-what-i-learned-146986

    BÖLÜM II

    Kırılma Noktası ve

    küresel sorunlar

    İşbirliği ihtiyaçları

    İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra insanlığın yaşadığı en büyük küresel krizin ortasındayız. COVID-19 dünya ekonomisinde pek çok kırılmaya neden oldu. Artan işsizlik ve yüksek enflasyon gibi giderek derinleşen ekonomik sorunların pençesindeki ülkelerde, hükümetler, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları çözüm bulmaya çalışıyorlar. Sağlık krizi tüm sektörleri etkilemeye devam ediyor. Oluşan değişimin büyük bir bölümünün kalıcı olacağı tahmin ediliyor.

    Görünen o ki, travmalarla dolu bu dönem sonrasında hayat hemen normale dönmeyecek. Dolayısıyla kayıpları, hataları unutmamak ve ders çıkarmak gerekiyor. Pandemi sonrasında hayatın nereye gideceğini öngörebilmek için yaşananların doğru analiz edilmesi şart. Ekonomik büyüme, güvenlik ve refah için işbirliklerine ihtiyaç var. Sorunlar büyük, bu yüzden bireyler, şirketler ve ülkeler birlikte çalışmak zorundalar.

    Pandeminin aynasında görülenler

    1. Sağlık sistemlerindeki yetersizlik

    2020’den bu yana geçen iki yıl, sağlık altyapılarındaki zayıflıkları gözler önüne serdi. Pandeminin akut döneminde ağırlaşan ve yoğun bakım gerektiren vakalar pek çok ülkede sağlık sistemlerinin tıkanmasına neden oldu. Gelişmiş ülkelerde bile yoğun bakım ünitelerinde, hastanelerde yer bulmak imkânsızlaştı. Sağlık çalışanları aralıksız hizmet vererek büyük bir fedakârlıkla çalıştılar.

    Ortalama insan ömrünün dünya ortalamasının 10 yıl altında olduğu Afrika başta olmak üzere, Asya’da ve Latin Amerika’da hükümetler pandemi karşısında çaresiz kaldılar. Ekonomik sorunları olan ve sosyal hizmetleri aksayan bölgelerde can kayıpları çok yüksek seviyelere ulaştı.

    Yaşanan bu trajedi sağlık hizmetlerinin tüm insanlığın hizmetine sunulması için yeni yaklaşımlara, işbirliklerine ve inovasyonlara gerek olduğunu açıkça ortaya koydu. Liderlere, dünyanın gelecekteki pandemiler için hazırlanmak zorunda olduğu mesajları verildi. Ancak, her ülke yine önce kendisini düşündü. Dünya dayanışma konusunda sınıfta kaldı.

    2. Gelir dağılımı adaletsizliği

    Pandemi başladığında dünya zaten büyük bir krizin eşiğindeydi.

    Yirminci yüzyılda kapitalizmin yarattığı sorunlar, yirmi birinci yüzyılın ilk dönemlerinde geniş çaplı bir biçimde hissediliyordu.

    Pandemi döneminde gelir dağılımı uçurumu daha da büyüdü. Daralan ekonomiler devletlerin vergi gelirlerini düşürdü. Hükümetlerin vatandaşlarının sorunlarına destek olabilecekleri bütçeleri daraldı. Pek çok gelişmiş ülkede bile sosyal devlet hizmetleri aksamaya başladı. Orta sınıf hızla yoksullaştı. Pandemi 20 yıldan sonra ilk kez küresel yoksulluk ve aşırı yoksulluk oranlarında artışa neden oldu.

    Aynı fırtınada ama farklı gemilerde olmak

    Bugün, Afrika nüfusunun yaklaşık yüzde 20’si açlığın pençesinde yaşıyor. İçme suyuna erişimde zorlanıyor. Milyarlarca insan derin bir yoksulluk altında ezilirken, zenginler daha da zenginleşiyor. 2022 ve sonrasında da iklim değişikliğinin en çok yoksulları ve gelişmekte olan ülkeleri etkileyeceği öngörülüyor.

    Ünlü trend analisti Marian Salzman, Amerikalı tanınmış iş insanı David Geffen’in "Hepimiz aynı fırtınanın içindeyiz, ama aynı gemide değiliz" cümlesini hatırlatarak şu verileri paylaşıyor:

    Credit Suisse’in rakamlarına göre, 2020 yılında dünyadaki milyoner sayısı 5 milyon 200 bin kişi artarak 56 milyon 100 bin kişiye ulaştı.

    Forbes 2021 listesindeki milyarderlerin sayısı bir yılda 660’tan 2 bin 755’e çıktı. Toplam net değerleriyse, 8 trilyon dolardan 13,1 trilyon dolara yükseldi.

    Salzman, gelir dağılımındaki adaletsizliğin er ya da geç büyük sorunlar yaratacağını hatırlatarak siyasileri uyarıyor: Onlarca yıldır her şeyi ‘olduğu gibi’ kabul etmiş olan halk giderek eşitsizliklere karşı daha duyarlı bir hâle geliyor ve tahammül etme isteği azalıyor. Bu durum politik, sosyal ve hatta kurumsal gelişmeleri şekillendirecek.

    3. Artan işsizlik

    Pandemide tüketicilerin ihtiyaçları ve tüketim kalıplarının değişmesi sonucunda arz-talep dengeleri bozuldu. Daralan talep; turizm, konaklama, yeme-içme, eğlence ve tekstil başta olmak üzere pek çok sektördeki çalışan ihtiyacını azalttı. 2020 yılında hükümetler şirketlerin ayakta kalması için programlar uyguladılar. Türkiye’nin de dâhil olduğu bazı ülkelerde kısa dönemli işsizlik destekleri verildi. Ancak, tüm önlemlere rağmen işsizlik artmaya devam etti.

    Uluslararası Çalışma Örgütü (International Labour Organization- ILO) verilerine göre⁸, pandeminin seyri ve süresi konusundaki belirsizlik nedeniyle işsizlik -en erken tarih olarak- 2023 yılına kadar COVID-19 öncesi seviyelerin üzerinde seyredecek. Küresel iş piyasasının toparlanması düşünülenden daha uzun sürecek.

    ILO, 2021’de pandemi öncesi seviyelere göre 125 milyon daha az ve 2020’de 258 milyon daha az iş olduğunu belirtiyor. 2022’de yaklaşık 207 milyon kişinin işsiz olacağı tahmin ediliyor.

    Dünya İstihdam ve Sosyal Görünüm raporunda 2022’de yavaş ve belirsiz bir toparlanma yaşanacağı, 27 milyon daha az iş olacağı ve kesintilerin 2023’e kadar devam edeceği öngörülüyor.

    Kadın istihdamında sorun

    Pandemi döneminde kadın çalışanlar erkeklere göre daha fazla mağdur oldu. Kadınlar, uzaktan eğitim alan çocuklarına yardımcı olmak veya hasta aile üyelerine bakmak gibi görevler üstlendiler. Böylece evdeki ücretsiz işlere yönelerek işgücünden çıktılar.

    ILO’nun raporu, pandeminin kadın istihdamı üzerindeki orantısız etkisinin önümüzdeki yıllarda azalacağına fakat arada yine de büyük bir fark kalacağına dikkat çekiyor. ILO Genel Direktörü Guy Ryder şu uyarıda bulunuyor: Kadınların, erkeklerle aynı sayıda ve aynı ölçekte geri dönmediğine dair bazı göstergeler var, bu da iş yerinde COVID’in cinsiyet üzerindeki uzun dönemli etkisinin olumsuz olacağı endişelerine yol açıyor.

    İşsizlik yüzde 5.7

    McKinsey verilerine göre, küresel işsizliğin 2022’de 205 milyon kişi olması ve 2019’daki 187 milyon seviyesini büyük ölçüde aşması bekleniyor. Bu da yüzde 5,7’lik bir işsizlik oranına tekabül ediyor. (COVID-19 kriz dönemi hariç benzer bir oran en son 2013 yılında görülmüştü.)

    4. Hızlanan dijitalleşme

    Karantina günlerinde bankalar hızla uzaktan satış ve servis hizmeti vermeye başlayarak işlemleri dijital ortama taşıdılar. Perakende kuruluşları çevrimiçi sipariş ve teslimata geçtiler. Birçok bölgede okullar tümüyle çevrimiçi öğrenim ve dijital sınıflara yöneldi. Teletıp uygulamaları arttı. Üreticiler, fabrikaları ve tedarik zincirlerini dijitalleştirmek için çözümler geliştirdiler. ¹⁰

    Daha önce dijital dünyaya pek yakın olmayan tüketici grupları da pandemi sırasında e-ticaretin ve diğer çevrimiçi etkinliklerin kolaylığını keşfettiler.

    Dijitalleşmede alışkanlıklar kalıcı olacak

    Dünya çapında gerçekleştirilen McKinsey Tüketici Nabzı (McKinsey Consumer Pulse) anketlerine göre, pandemi sırasında dijital kanalları ilk kez kullanan insanların yaklaşık dörtte üçü, işler normale döndüğünde dijital kanalları kullanmaya devam edeceklerini söylüyor.¹¹

    Pandemi, Baby Boomer (1946-1964 yılları arasında doğanlar) neslinin e-ticaret başta olmak üzere dijital dünyadaki pek çok alana girmesini sağladı. 2020’de e-ticaretin payı, COVID-19’dan önceki döneme göre iki ila beş katı arttı.

    E-ticaretteki artış, fintek patlamasına neden oldu. 2021’de web 3.0, yapay zekâ, kripto paralar, artırılmış ve sanal gerçeklik kavramları sıkça gündeme geldi. Bu teknolojiler üzerinde yükselen Metaverse ise önemli bir başka kırılma noktasının habercisi olarak manşetlere yerleşti.

    5. Büyüyen çevre sorunları

    2020 ve 2021’de, Dünyamız hastalandı, Çevre bizi uyarıyor türü bolca hamasi cümleler paylaşıldı. Ancak, bunlar lafta kaldı. Gelinen noktada, bazı önemli adımlar atılmış olsa da, ne siyasetçiler ne de iş dünyası bu mesajları tam olarak almışa benziyor. Şirketler hedeflerine yetişmek için hızlanmaya çalışıyorlar, ancak iklim krizini azaltacak radikal adımlar atılamıyor. Birleşmiş Milletler (BM) 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne uyum sağlanamıyor. Çevre sorunları katlanarak büyüyor. Açıkça görülüyor ki, artan iklim sorunları dünyamızı bir uçuruma sürüklüyor.

    Ürküten senaryolar

    31 Ekim-12 Kasım 2021 tarihinde İskoçya’nın Glasgow kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’nin açılış konuşmasını yapan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres durumu şu cümlelerle ifade etti: "Karbon ile kendimizi öldürmeye, biyoçeşitliliğe gaddarca muamelede bulunmaya, doğaya tuvaletmiş gibi davranmaya artık son verelim. Kesin bir seçimle karşı karşıyayız. Ya biz onu durduracağız ya da o bizi durduracak. Artık yeter demenin zamanı geldi. Kendi mezarımızı kazıyoruz."¹²

    Senaryolar ürkütücü. Örneğin, Kuzey Kutbu’ndaki buzulların erimesinin deniz seviyesine yakın Bangladeş gibi ülkeler, adalar ve büyük kentler için tehlike arz edeceği öngörülüyor. ABD nüfusunun yüzde 40’ının nüfusu yoğun olan sahil kentlerinde yaşıyor olması bile ABD yönetimini radikal önlemler almaya yönlendirmiyor.

    Küresel iklim değişikliğinin hızlanmasıyla bir yanda günlerce süren orman yangınları, diğer yanda seller çevrede geri dönülmez hasar bırakıyorlar.

    Yeraltı sularının azalması, kaynakların hunharca kullanılması, derelerin, nehirlerin kurumasına neden oluyor. Su tedariği zorlaşıyor. Kuraklık giderek sadece Afrika’nın sorunu olmaktan çıkıyor.

    Su krizindeki derinleşmeye dikkat çeken Marian Salzman şu uyarıda bulunuyor:

    "Su konusunda önümüzdeki en büyük endişe kaynağı, sıcak suyu Meksika Körfezi’nden Kuzey Atlantik’e taşıyan Kuzey Atlantik ‘konveyör bandı’ akımı olabilir. (Atlantik meridyen devrilme sirkülasyonu veya AMOC). AMOC, binlerce yıldır sabitti. Ancak son dönemde akım zayıflıyor. Eğer bu akım durursa, Kuzey Amerika ve Kuzey Avrupa’daki iklim muhtemelen çok daha soğuk bir hâl alacak.

    Gezegen tehlikede. Birleşmiş Milletler bunun ‘insanlık için kırmızı kod’ olduğunu söylüyor. Z kuşağının liderliğini yaptığı eko inovasyon gibi, iklim değişikliğinin davul sesleri hızlanıyor. Her marka, ya çevreyi korumaya ya da uzayı kolonileştirmek için ne yaptığı konusunda şeffaf ve proaktif olmak zorunda."¹³

    6. İşbirliğine uzak siyasi liderler

    Pandemi günlerinde sağlık krizinin yanısıra, sosyal olaylar, toplumsal gerginlikler ve çatışmalar da gündemi belirledi. Dünyanın her yanında terör olayları, aile içi şiddet ve gerginlikler arttı. Siyasi karmaşa devam etti. Aşırı uçlar yükseldi. Bu karanlık ortam içindeki insanların siyasi liderlere güveni azaldı, sorunların çözümü için özel sektör liderlerine umut bağlamaya başladılar.

    25 Mayıs 2020 tarihinde ABD’de George Floyd’un öldürülmesi sonrasında ırkçılık sorununun ne denli büyük olduğu ve acil çözüm beklediği açıkça görüldü. 6 Ocak 2021’de ABD Kongre binasına yapılan baskınsa, kutuplaşmanın geldiği ürkütücü boyutları gözler önüne serdi. Yemen’de, Suriye’de, Irak’ta çatışmalar sürdü. ABD ve NATO ülkelerinin Afganistan’dan askerlerini çekişi sırasında yaşananlar vicdanları sızlattı.

    7. Ruh sağlığı sorunlarında artış

    Uzaktan çalışma ve uzaktan eğitim gibi yeni biçimlere uyum sağlamak zorunda kalan insanlarda kaygı düzeyi yükseldi. Artan sosyal ve siyasi gerginlikler, işsizlik de atmosferin gerginleşmesine neden oldu. Bunların sonucunda, sağlık krizine paralel olarak, tüm dünyada ruh sağlığı sorunları pandemisi de yaygınlaştı.

    Yükselen bilim düşmanlığı ve bilgi kirliliğinde artış

    Tıpta ve teknolojideki gelişmeler sayesinde COVID-19 pandemisinde aşılar beklenenden çok önce bulundu. 2021 yılının Ekim ortalarına doğru 6.7 milyar doz aşı yapıldığı bilgisi paylaşıldı. Dünyanın yarısı en az bir doz aşı olmuştu.

    Ama aşılarla insanlara çip takılacağı, aşının kısırlığa neden olacağı, DNA değiştireceği gibi sahte haberler büyük bir korkuya neden oldu. Sağlık önlemlerine karşı çıkan gruplar protestolar yaptılar. Komplo teorileri kaygıyı daha da arttırdı.

    Gelecek küresel pandemi: Ruh sağlığı sorunları

    COVID-19 sadece fiziki bir hastalığı değil bir Ruh sağlığı pandemisini de tetikledi. Önümüzdeki yıllarda, insanlık Post COVID-19 sendromları ve travmaların etkisiyle mücadele edecek.¹⁴

    Gallup CEO’su ve Yönetim Kurulu Başkanı Jim Clifton; tüm kuruluşlara açık bir çağrıda bulunarak şu verileri hatırlatıyor:

    ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (The U.S. Centers for Disease Control and Prevention- CDC ), ABD’li yetişkinlerin %41,5’inin 2021’in başlarında anksiyete veya depresyon belirtileri gösterdiğini bildirdi. Gallup’a göre, küresel olarak her 10 kişiden yedisi ruhsal sağlık sorunlarıyla mücadele ettiklerini veya acı çektiklerini bildiriyor. İnsanlar sadece COVID-19’dan değil, aynı zamanda depresyon ve anksiyete bozukluklarından da ölüyorlar. ABD’de intihar ve ’umutsuzluk ölümleri’ nedeniyle kayıplarda ani artışlar görülüyor.


    7. Annual Trends Reports. 22 TRENDS FOR 2022. Marian Salzman. December 2021. https://mariansalzman.com/trends-report/

    8. Emma Farge, January 17th, 2022, Reuters.https://www.reuters.com/business/global-jobs-recovery-delayed-by-pandemic-uncertainty-omicron-ilo-says-2022-01-17/

    9. Slow jobs recovery and increased inequality risk long-term COVID-19 scarring 02 June 2021 https://www.ilo.org/global/about-theilo/newsroom/news/WCMS_794834/lang--en/index.htm

    10. McKinsey Global, The COVID-19 recovery will be digital: A plan for the first 90 days. May 14, 2020 . https://www.mckinsey.com/business-functions/mckinsey-digital/our-insights/the-covid-19-recovery-will-be-digital-a-plan-for-the-first-90-days

    11. McKinsey Global, The Future of Work after Covid-19, By Susan Lund, Anu Madgavkar, James Manyika, Sven Smit, Kweilin Ellingrud, and Olivia Robinson, https://www.mckinsey.com/featured-insights/future-of-work/the-future-of-work-after-covid-19

    12. BM Genel Sekreteri’nden COP26 İklim Zirvesi’nde liderlere ‘kendi mezarımızı kazıyoruz’ uyarısı: 01/11/2021 https://tr.euronews.com/2021/11/01/bm-genel-sekreterinden-cop26-iklim-zirvesi-nde-liderlere-kendi-mezar-m-z-kaz-yoruz-uyar-s

    13. Annual Trends Reports. 22 TRENDS FOR 2022. Marian Salzman. December 2021. https://mariansalzman.com/trends-report/

    14. The Next Global Pandemic: Mental Health JIM CLIFTON DECEMBER 3, 2021

    https://www.gallup.com/workplace/357710/next-global-pandemic-mental-health.aspx

    BÖLÜM III

    Pandeminin üçüncü yılında

    küresel ekonomi

    Eşit dağılmayan büyüme

    2022 yılında, aşılar sayesinde, sağlık krizinin çözümü konusunda olumlu bir hava esiyor olsa da, işsizlik ve enflasyonun yarattığı ekonomik sorunlar çığ gibi büyümeye devam ediyor. The Economist’in araştırma birimi Economist Intelligence Unit tarafından hazırlanan "The World Ahead" (Önümüzdeki Dünya) başlıklı raporda küresel ekonominin 2022’de yüzde 4,4 büyüyeceği, ancak bu büyümenin eşit dağılmayacağına dikkat çekiliyor.

    Küresel finansal krizlerin gelecekte de sorunlar yaratacağının vurgulandığı rapora göre, 2022’de bazı merkez bankalarının faizleri arttırmaya başlamasıyla birlikte dolar güçlenecek böylece enflasyonist baskılar kısmen de olsa zayıflayacak.¹⁵

    2022 ve sonrası için ekonomik tahminler

    1. Küresel GSYH ilk kez 100 trilyon doları aşacak

    Merkezi Londra’da bulunan Ekonomi ve İş Araştırmaları Merkezi’nin (The Centre for Economics and Business Research/ CEBR) ¹⁶raporuna göre, dünya ekonomisi GSYH’si 2022’de ilk kez 100 trilyon doları aşacak.

    CEBR’nin Dünya Ekonomi Ligi Tablosu raporunda, küresel hasılanın 2022’de ilk kez ve tahminlerden 2 yıl erken bir biçimde cari fiyatlarla 100 trilyon doları aşabileceği belirtiliyor. Kuruluş, Çin’in 2030’da ABD’yi geçerek dünyanın en büyük ekonomisi hâline geleceğine dikkat çekiyor. Sunulan verilere bakıldığında, Çin ekonomisi 2020’den 2025’e kadar olan dönemde ortalama yüzde 5,7 büyürken, 2026-2030 döneminde yüzde 4,7 ve 2030-2035 döneminde yüzde 3,7 oranında büyüyecek.

    CEBR’nin öngörülerine göre, Hindistan, dünyanın en büyük 6’ncı ekonomisi Fransa’nın yerini alacak. 2031’de de dünyanın en büyük 3’üncü ekonomisi olacak.

    Avrupa’nın en büyük ekonomisi olan Almanya ise, 2033’te Japon ekonomisini geçecek.

    2036’da dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi sırasıyla; Çin, ABD, Hindistan, Almanya, Japonya, İngiltere, Fransa, Endonezya, Brezilya ve Rusya olacak. ABD’deki COVID-19 sonrası hızlı ekonomik büyümeden yarar sağlayan Kanada 11’inci, Güney Kore 12’nci, İtalya 13’üncü, Avusturalya 14’üncü, İspanya 15’inci, Meksika 16’ncı, Suudi Arabistan 17’nci, Hollanda 18’inci, Türkiye 19’uncu ve Vietnam 20’nci sırada yer alacak.

    2. Fiyatlar 2019’un üstünde seyredecek

    Economist Intelligence’ın¹⁷ besin, gıda ve içecek fiyatlarını izleyen gıda fiyat endeksine göre, 2022’de fiyatlar pandemi öncesinin çok üzerindeki seyrini koruyacak. Ekonomik büyümedeki yavaşlama ile tedarik darboğazları da gevşeyecek.

    Yeni girişimler ve gıda devleri 750 milyar dolar değerinde 1,6 milyar tonluk atık gıda sorununu çözmeye çalışacaklar. 2019’da toplam perakende satışlarda payı yüzde 10 olan ve 2021 itibarıyla yüzde 17’ye yükselen online perakende önemini koruyacak.

    3. Yüksek enflasyon sürecek

    Enerji enflasyonu:

    OPEC ittifakı petrol üretimini arttırmaya devam etse bile 2022’de petrol fiyatları yüzde 10 daha yüksek seyredecek. Özellikle Avrupa’da doğalgaz fiyatları yüksek seyrini koruyarak üreticileri zorlamaya devam edecek.

    Emtia enflasyonu:

    EI emtia fiyatları endeksine göre, 2022’de çok hafif bir düşüşle seyretse de güçlü talep nedeniyle emtia fiyatları pandemi öncesi seviyelerin üzerindeki yüksek seyrini koruyacak.

    Resesyon tehlikesi:

    CEBR Raporuna göre, küresel GSYH, COVID-19’un neden olduğu sağlık ve ekonomik kriz kaynaklı toparlanmanın devam etmesiyle yükselecek.

    Enflasyonun devam etmesi hâlinde politikacıların ekonomilerin yeniden durgunluğa girmesini önlemesi zor olacak.

    CEBR Başkan Yardımcısı Douglas McWilliams, para politikalarında mütevazı bir ayarlamanın, geçici olmayan unsurları kontrol altına alacağını umduklarını belirterek, enflasyon kontrol altına alınmadığı takdirde dünya ekonomisinin 2023 veya 2024’te bir resesyona hazırlanması gerekeceğine dikkat çekiyor.

    4. 2022 yeni normale uyum yılı olacak

    The Economist’in The World Ahead dergisinin Editörü Tom Standage, hazırlanan özel sayıdaki başyazısında, "2022’nin pandemi sonrası yeni normale uyum yılı olacağına" dikkat çekiyor.

    Öngörülere göre; 2022’ye, krizin yeniden şekillendirdiği alanlar (yeni çalışma dünyası, seyahatin geleceği) ve var olan derin eğilimler (Çin’in yükselişi, iklim değişikliğinin hızlanması) biçim verecek. Yeni gerçekliklere uyum sağlama ihtiyacı hâkim olacak.

    İyileşme beklentisi

    AXA tarafından yayımlanan bir rapora göre, 2022’de büyük ekonomilerde pandemi sonrasında iyileşme olacak ve GSYİH artışı sürecek.¹⁸ AXA Baş Grup Ekonomisti ve AXA IM Araştırma Başkanı Gilles Moëc, 2022 için olumlu görüşlerini şöyle ifade ediyor: 2021, ekonomilerin yeniden açılmasıyla talebin hızla arttığı, arz üzerinde önemli bir baskı oluşturduğu ve onlarca yıldır görülmeyen bir tüketici fiyat artışını tetiklediği, hızlı bir dekompresyon yılı oldu. 2022’nin, toparlanmanın çoğu artık geride kaldığından ve enflasyonun yavaşlamasına izin veren arz koşullarının normalleşmesine bağlı olarak, sağlam ancak daha az çarpıcı GSYİH rakamlarıyla, pandemi şokunun kademeli olarak emildiği bir yıl olacağına inanıyoruz.

    5. Ticareti normale döndürecek 3 faktör

    The Economist raporunda, COVID-19 salgınının tetiklediği küresel arz-talep ve nakliye kapasitesindeki uyumsuzluklardan kaynaklanan tedarik zinciri aksaklıklarının, zirveyi görmesinin ardından bundan sonraki dönemde düşüşe geçeceği öngörülüyor. 2022 yılının ikinci yarısından itibaren ticaretin normale dönüp dönmeyeceğini belirleyecek 3 faktör ise şu şekilde sıralanıyor:

    Tüketimde yavaşlama: Yenilenme süreleri uzun olduğu ve sürdürülebilir tüketim davranışları benimsenmeye başlandığı için dayanıklı mallara yönelik tüketici harcamalarında yavaşlama olabilir.

    Stoklarda artış: Özellikle ABD’de sermaye harcamalarının artması ve çoğu sektörde stokların kriz öncesi seviyelere dönmüş hatta o seviyeleri geçmiş olması nedeniyle girdi sıkıntıları hafifleyebilir.

    Kapasitelerde artış: Kapasitenin artmasıyla nakliye sorunları azalabilir.


    15. The Economist. The World Ahead 2022, Ten Trends to Watch in the Coming Year. https://www.economist.com/the-world-ahead/2021/11/08/ten-trends-to-watch-in-the-coming-year"

    16. World Economic League Table 2022. A world economic league table with forecasts for 191 countries to 2036.

    https://cebr.com/wp-content/uploads/2021/12/WELT-2022.pdf

    17. The Economist. The World Ahead 2022, Ten Trends to Watch in the Coming Year. https://www.economist.com/the-world-ahead/2021/11/08/ten-trends-to-watch-in-the-coming-year"

    18. Outlook 2022: What you need to know about the year ahead. AXA IM . December 1, 2021. https://www.axa.com/en/insights/outlook-2022-what-you-need-to-know-about-the-year-ahead

    BÖLÜM IV

    Güvensizlik döngüsü

    Çözülemeyen sorunlar

    2021 yılı tüm dünyada, hastalık korkusu ve gelecek kaygısıyla geçmişti. Pandeminin ilk aylarında hükümetlerden ve siyasi liderlerden beklenti artmıştı. Ancak, sorunların büyük ölçüde çözülmemiş olması, giderek hükümetlere duyulan güvende azalmaya neden oldu. Yaşanan güven kaybı 28 ülkede 36 bin kişiyle yapılan Edelman Güven Barometresi’nin 2022 sonuçlarına açık bir biçimde yansıdı.

    Edelman’ın CEO’su Richard Edelman sonuçları şu şekilde açıkladı: İnsanlar hâlâ hükümetlerden büyük zorlukları çözmelerini bekliyorlar. Ancak 10 kişiden sadece dördü hükümetin bunu başarabileceğini düşünüyor. Araştırmada incelenen her demokraside, katılımcılar beş yıl içinde mali açıdan daha kötü olacaklarına inanıyorlar.

    Kurumlara olan güvende azalma

    Edelman Güven Barometresi 2022 sonuçlarına göre, 2021’de halkın kurumlara yönelik güveninin en fazla düştüğü ülke Almanya oldu. Bu ülkede halkın güveni 7 puan azalarak 46’ya indi. Almanya’yı 53 puan (-6) ile Avustralya, 56 puan (-6) ile Hollanda, 42 puan (-5) ile Güney Kore, 43 puan (-5) ile ABD izledi.

    Buna karşın, Çin’de halkın yönetime duyduğu güvende 11 puan artış oldu. Çin yüzde 83’lük güven oranıyla listenin ilk sırasında yer aldı. Çin’i 9 puan artışla (yüzde 76) Birleşik Arap Emirlikleri ve 5 puan artışla halkın güveninin yüzde 66’ya yükseldiği Tayland izledi.

    Umut ve umutsuzluk

    Japonya’da halkın sadece yüzde 15’i gelecek beş yıl içinde kendileri ve ailelerinin ekonomik açıdan daha iyi bir durumda olacağı umudunu dile getirdi. Demokrasiyle yönetilen ülkelerde bu oran yüzde 20 ila 40 arasında değişim gösterdi. Çin’de halkın üçte ikisi gelecekten umutlu olduğunu söylerken, Hindistan’da gelecek beş yıl için umutlu olanların oranı yüzde 80’lere çıktı.

    Öngörülebilirlik güven duygusunu arttırıyor

    Edelman Güven Barometresi 2022 sonuçları, pandemi sırasında ekonominin çarklarının dönmesi için trilyonlarca dolar teşvik veren ülkelerdeki yönetimlerin, halkın güvenini sağlama konusunda başarısız kaldığını ortaya koyuyor.

    COVID-19 salgını veya otomasyonla bağlantılı iş kayıplarıyla ilgili yüksek düzeydeki endişeye dikkat çeken Richard Edelman, her şeyin sonunda insanların ekonomiye duyduğu güven duygusuna bağlı olduğunu hatırlatıyor. Edelman, Çin’de halkın duyduğu güvenin yüksek oluşunu Çin’in politikalarının öngörülebilir olmasıyla açıklayarak, Çin, BAE ve Tayland hakkında; Bu ülkelerde söylenenlerle yapılanlar arasında uyum var. Örneğin COVID-19 ile mücadelede ABD’den daha iyiler. yorumunu yapıyor.

    En güvenilenler bilim insanları

    Güvensizlik, toplumda en yerleşik duygu hâlinde. İnsanların yüzde 60’ı bir şeyin güvenilir olduğu hakkında kanıt görene kadar ona güvenmeme eğilimindeler.

    Nüfusun üçte ikisi kuruluşlara güvenmiyor. Bunun da COVID-19 ve iklim değişikliği sorunlarıyla başa çıkma girişimlerini etkileyebileceği öngörülüyor.

    Toplumlarda en çok bilim insanlarına, en azsa hükümet liderlerine güveniliyor.

    Yalan haberler endişe kaynağı

    Edelman Güven Barometresi, yalan haberler konusundaki endişe oranında büyük bir artış olduğunu gösteriyor. Ankete katılanların üçte ikisine göre, sahte haberler ciddi bir şekilde silah olarak kullanılıyor.

    Yine ankete göre, insanlar en çok işsiz kalmaktan korkuyor. İkinci sırada, küresel ısınmaya yönelik endişeler yer alıyor. Araştırmaya katılanların beşte ikisine göre iş dünyası, küresel ısınma ve ekonomik adaletsizlik konularında gerekli çabayı göstermiyor.

    Güvensizlik döngüsünü yönlendiren 4 faktör

    Edelman Güven Barometresi 2022 sonuçları, kontrol edilmediği takdirde toplumu istikrarsızlaştırabilecek; COVID-19, iklim değişikliği ve ırkçılıkla mücadeleyi yavaşlatabilecek dört faktöre dikkat çekiyor:

    1. Hükümet-medya güvensizlik sarmalı

    Richard Edelman, güvensizlik duygusunu, İnsanların hakikati anlamak için güvendiği iki kurum, tıklama ve oy elde etmek için abartma ve bölünme ile tehlikeli bir kısa vadeli karşılıklı avantaj tangosu yapıyor cümlesiyle ifade ediyor.

    Barometre sonuçlarına göre; insanlar hükümet ve medyayı bölücü, iş dünyası ve STK’ları ise birleştirici güç olarak değerlendiriyor. Yaklaşık her 10 kişiden yedisi gazeteciler, hükümet başkanları ve iş dünyası liderlerinin kendilerine yalan söylediğini düşünüyor.

    2. İş dünyasından büyük beklenti

    Ankete katılanlar, işletmelerden iklim değişikliği, ekonomik eşitsizlik, işgücünün yeniden vasıflandırılması ve ırksal adaletsizlik üzerinde daha etkin bir rol üstlenmesini beklediklerini belirtiyorlar. Şirketlerden toplumsal sorunları çözmeleri için daha fazlasını yapmalarını talep ediyorlar.

    Tüketicilerin yaklaşık yüzde 60’ı, toplumsal sorunlara duyarlı markaları satın aldığını söylüyor. Çalışanların yaklaşık üçte ikisi de bu konuda duyarlı olduğunu ifade ediyor.

    3. Sınıf ayrımı uçurumu

    Richard Edelman, Küresel salgın, büyük durgunluğun ardından ortaya çıkan çatlağı daha da genişletti. Yüksek gelirliler kurumlara daha fazla güvenirken, düşük gelirliler giderek daha temkinli hâle geldi diyerek sınıflar arasındaki uçuruma dikkat çekiyor.

    4. Başarısız liderler

    Edelman Güven Barometresi, hükümet, medya ve iş dünyasındaki klasik toplumsal liderlerin gözden düştüğünü, buna karşın şirketlere duyulan güvende artış olduğunu ortaya koyuyor.

    Çalışanlar kendi şirketlerinden gelen iletişimi en güvenilir bilgi kaynağı olarak nitelendiriyorlar. Richard Edelman sonuçlar hakkında şu bilgiyi paylaşıyor; Bir zamanlar hiyerarşik olan güven, insanlar işverenine, meslektaşlarına ve ailesine güvendikçe yerelleşti ve dağıldı.(...) ‘İşverenimden Gelen İletişimler’ artık en güvenilir bilgi kaynağı, sosyal medya ise en az güvenilir kaynak durumunda.

    Güvensizlik sarmalını kırmak mümkün

    ¹⁹

    "Güvensizlik döngüsü, küresel zorluklara karşı eylemi tehdit ediyor" diyen Richard Edelman, pandeminin ortaya çıkardığı zorluklarla yüzleşmek için hükümetlerin küresel olarak pandemiyi kontrol etmesi; medyanın, öfkeden uzak sakin bir iş modeline geri dönmesi gerektiğini; STK’ların iklim değişikliği ve pandeminin sorunlarını çözmede çok değerli bir rolü olduğunu hatırlatıyor.


    19. Edelman Trust Barometer: Cycle of distrust threatens action on global challenges

    Kate Whiting 18 Jan 2022 https://www.weforum.org/agenda/2022/01/edelman-trust-barometer-2022-report/

    BÖLÜM V

    Yeni dönemin gündemi

    Acımasız rekabet

    İnsanlık, felaketleri çok kısa sürede unutabiliyor. Öyle olmasaydı savaşlar, çatışmalar biter ve dünya huzurlu bir gezegene dönüşebilirdi. Ancak, binlerce yıldır süren kavgalar, bölünmeler, çatışmalar ve felaketlerden ders alınmadı. Silahlanma başta olmak üzere ülkeler arasındaki acımasız rekabet tüm gücüyle devam ediyor

    Ne yazık ki, yaşanan tüm can ve mal kaybına rağmen dünya siyasetçileri hâlâ birlikte hareket etmeye yanaşmıyorlar. Sorunlar büyüyor, fakat çözümler gecikiyor. Gıda üretimi ve gelir dağılımındaki adaletsizlikler; teknoloji ve dijital yatırımlardaki uçurumlar, ülkelerin iç huzurunu ve dünya barışını tehdit eder bir hâl almış durumda.

    Önümüzdeki aylarda, sağlık krizi kontrol altına alınsa bile, gelecekteki daha büyük krizleri çözmek için tüm ülkeler birlik olmaları gerektiğini fark etmeli ve hızla harekete geçmeliler.

    Dünya barışını ve refahını etkileyecek 10 unsur

    1. Yetersiz gıda ve verimsiz tarım

    Azalan su kaynakları, kuraklık ve artan maliyetler gıda üretimini olumsuz etkiliyor. Tarım alanları çarpık kentleşmeye kurban ediliyor. Göçler, çiftçilik ve hayvancılık yapan insanları üretimin dışına çıkmaya mecbur bırakıyor. Tüm bunların yanı sıra, nüfus kentlere yığıldığı için milyarlarca insan tüketici olarak sağlıklı gıdaya uygun fiyatla ulaşmayı diliyor. Ancak, pandemi döneminde görüldüğü gibi, gıda fiyatları sürekli olarak artıyor.

    Birleşmiş Milletler, 2050 yılına kadar dünya nüfusunun 2 milyar daha artacağını tahmin ediyor. Bu da günümüzdekine kıyasla yüzde 70 daha fazla yiyecek ihtiyacı olacağı anlamına geliyor. Yakın gelecekte insanlığı ve tüm canlıları önemli bir gıda krizi bekliyor.

    2. Altyapı yatırımlarındaki dengesizlik

    Çin başta olmak üzere dünyanın önde gelen ekonomilerinde altyapı yatırımlarına büyük kaynak ayrılıyor. Avrupa’da, ABD’de, Asya’da kentler akıllı sistemlerle donatılıyor. Elektrik sistemleri güncelleniyor. Kamu ve özel sektör kuruluşları altyapı yatırımlarına ağırlık veriyor. Havaalanları, demiryolları, barajlar inşa ediliyor.

    The Economist’in The World Ahead raporuna göre;²⁰ 2022’de Çin’in dev altyapı planları ve ABD Başkanı Joe Biden’ın 1 trilyon dolarlık altyapı paketinin de etkisiyle küresel altyapı yatırımları yüzde 6 artarak 25 trilyon dolarlık bir hacme erişecek.

    Küresel altyapı harcamalarında ağırlık telekomünikasyon ağları, lojistik ve temiz enerji alanlarında olacak. 25 trilyon dolar altyapı harcamasının 12 trilyon doları Çin’de gerçekleşecek.

    ABD’de altyapı harcamalarının odağı ulaşım, temiz enerji, elektrikli araç ve bant genişliği olacak. Çin’in Kuşak ve Yol projesi devam ederken, G7 ülkeleri de alternatif altyapı projeleri geliştirecekler.

    En büyük 60 ülkenin 41’inde 2022’nin ilk aylarında 5G teknolojisi kullanılıyor olacak. Latin Amerika ve Asya, bant genişliği ihalelerine öncülük edecek. ABD’de ve Asya’da bazı ekonomilerde 6G deneylerine başlanacak.

    Özel sektörün akıllı kentleri

    2050 yılına kadar dünya nüfusunda beklenen 2.5 milyar kişilik artış yerleşim mekânı ihtiyacındaki artışı da beraberinde getiriyor. Nobel ödüllü Ekonomist Paul Romer’e göre, bu yeni nüfusun büyük bir bölümü yeni kentlere akacak. ²¹

    Geleceği öngören zengin yatırımcılar yeni ve sürdürülebilir yaşam alanlarına büyük yatırımlar yapıyor ve ütopik projeler yaratıyorlar. Örneğin, Bill Gates, Arizona’da Belmont isimli bir akıllı şehir inşa ediyor. Belmont’a bugüne kadar 80 milyon dolarlık bir yatırım yapılmış durumda.

    Amerikalı milyarder Marc Lore tarafından tasarlanan ve Eylül 2021’de duyurulan Telosa kentinin 2050 yılında 5 milyonluk bir nüfusa erişmesi hedefleniyor. İnşaatın ilk aşamasında kente 50 bin kişinin yerleşeceği tahmin ediliyor.

    İngiltere’de Dorset yakınlarında Prens Charles’ın gelecek vizyonuyla tasarlanan ve geçmişin izlerini taşıyan Poundbury ise Avrupa için önemli bir rol model teşkil ediyor.

    Yardım ihtiyacı

    Gelişmiş coğrafyalarda yapılan tüm bu altyapı yatırımları, bu ülkelerin dünyanın geri kalanıyla aralarındaki açığı daha da büyütüyor. Gelişmekte olan ülkelere yardım projelerine olan ihtiyaç artıyor.

    3. İnovasyon farklılıkları

    Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü’nün (World Intellectual Property Organization/WIPO) Eylül 2021’deki en son Küresel İnovasyon Endeksi’ne (Global Innovation Index/ GII) göre, dünyanın birçok yerinde hükümetler ve işletmeler, pandeminin ekonomik sıkıntılarına rağmen inovasyon harcamalarını arttırıyorlar.²²

    Veriler, 2019 yılında AR-GE yatırımlarında yüzde 8.5’lik bir artış olmuşken, büyük kuruluşların 2020’de AR-GE bütçelerini yüzde 10 oranında arttırdıklarını gösteriyor. Dünyanın en inovatif ülke sıralamasında birinci sırada İsviçre yer alıyor. Onu, İsveç, ABD, İngiltere ve Güney Kore izliyor.

    Öte yandan, ekonomik açıdan zayıf olan ülkeler ve kuruluşlarsa, pandemi döneminde kaynaklarını hayatta kalmaya harcadıkları için yarışta geride kalıyorlar. AR-GE ve inovasyon çalışmalarındaki durgunluk, bu ülkelerin yakın gelecekte başta teknoloji olmak üzere pek çok alanda dışa bağımlı olmalarına neden olacak. İnovasyon uçurumları, ülkelerin bir kısmını aşırı zengin etmeye devam ederken, diğerlerini tüketici konumuna mahkûm edecek.

    Uzay yarışları

    Son yıllarda, Soğuk Savaş dönemi sonrasında duraklayan uzay araştırmaları yeniden hız kazandı. Dünya; Çin, Rusya ve ABD arasındaki uzay yarışını izliyor. ABD’de özel sektör de yarışa katılmış durumda. Elon Musk, Jeff Bezos ve Richard Branson gibi milyarder yatırımcılar yakın gelecekte uzay turizmini başlatmaya hazırlanıyorlar.

    Virgin Galactic, Boeing, SpaceX, Orbital Sciences Corp., Lockheed Corp., Blue Origin gibi büyük şirketlerin uzay teknolojilerine yatırım yapması, ABD’nin inovasyon gücünü daha da arttırmasına yardımcı olacak.²³ Çin’in yeni uzay istasyonunu bitirmek üzere olması ABD-Çin rekabetini uzaya taşıyacak.

    4. Dijital uçurumlar

    The Economist’in The World Ahead sayısında yer alan verilere göre, şirketlerin bilişim teknoloji yatırımları artmaya deam ediyor. Hibrit çalışma sistemlerinin yükselişi ve hükümetlerin yeni siber güvenlik ihtiyaçları, pazarın büyümesindeki en önemli etkenler olarak görülüyor. Teknolojik araştırma ve danışmanlık kuruluşu Gartner, hükümetlerin gelişmiş izleme faaliyetleri için kritik olan Nesnelerin İnterneti (IoT) harcamalarının 2022’de 21,3 milyar dolara çıkacağını öngörüyor.

    2022’de küresel IT pazarında yüzde 4 büyüme bekleniyor. Gartner öngörülerine göre, yazılım yüzde 12’lik büyüme oranı ile IT pazarının parlayan yıldızı olacak.

    Gelişmiş coğrafyalarda, 5G, yapay zekâ, Blockchain, akıllı telefonlar, yenilenebilir enerji, Nesnelerin İnterneti ve 3D baskı dâhil olmak üzere pek çok teknoloji hayata daha fazla entegre olacak. Buna karşın, milyarlarca insan bu teknolojilere erişimi olmadan veya sadece bir cep telefonu sahipliğiyle yetinerek yaşamak zorunda kalacak.

    Teknoloji sahipliği ve kullanımında uçurumu kapatmak için gelişmiş ülkelerde de çalışmalar yapılacak. Araştırma grubu BroadbandNow ve Microsoft Corp. tarafından Ekim 2020’de yapılan bir araştırmaya göre, 42 milyon Amerikalının geniş bant erişimi yok. Yine ABD’de azınlıklardan oluşan 120 milyonluk bir nüfus internet için yeterli derecede hızlı bir bağlantıya sahip değil. ²⁴

    Kripto paralar/Fintech

    Önümüzdeki dönemde büyük teknoloji devleri ve merkez bankaları arasındaki ilişkileri düzenleyecek pek çok adım atılacağı öngörülüyor. Binlerce yıldır var olan paranın teknolojik hâle gelerek dijitalleşmesi pek çok ülke için bilinmezlikle dolu bir dünyanın kapısını açacak.

    Bu sofistike yeni sistem gelişmekte olan coğrafyalar için fırsatlar sunduğu kadar tehditler de içeriyor. 2022’de kripto paralar ve fintech hakkında yeni düzenlemeler gelecek. Dijital finansal işlemlerin daha şeffaf ve daha güvenilir olması için çalışmalar sürecek. Merkez bankaları kendi dijital para birimlerini piyasaya sürmeye devam edecekler. Akıllı telefonlar ve Blockchain teknolojisinin birleşimi finansal inovasyonlarda artış getirecek. Tüm yeni teknolojilerde olduğu gibi, düzenleyicilerin kuralları sıkılaştırması kripto para birimlerinin düzene uyum sağlayacak hâle gelmesi için bir zemin yaratacak.

    5G ve yapay zekâ

    İnternetin süratinin, bağlantı kalitesinin artması ve 5G’nin yaygınlaşması tüm alanlardaki dijitalleşmeyi daha da hızlandıracak. Makine öğrenmesi sayesinde yapay zekâ hayatın her alanındaki ağırlığını hissettirecek.

    Veriyi ve teknolojiyi elinde tutan kuruluşlar ve ülkeler büyük bir rekabet üstünlüğüne sahip olacaklar.

    3D yazıcılar

    Tıbbi cihazlardan otomobil parçalarına kadar her şey için merkezi olmayan üretim fırsatlarını kolaylaştıracak olan 3D baskı teknolojisi, evler de dâhil olmak üzere büyük bileşenleri basabilme yeteneğine sahip. Meksika’da, 3D yazıcılarla yaratılan evlerin sayısı artıyor. Mortgage sorunlarının arttığı ABD’de Austin, Teksas’ta dünyanın ilk 3D mahallesinin temelleri 2022 ortalarında atılacak. Projede, gelişmiş robotik yapı ve beton esaslı yapı malzemesi kullanılarak 3D yazıcı ile yerinde basılmış 100 tek katlı ev yer alacak.²⁵

    Perakendede otomasyon, drone’lar

    Perakende kuruluşları drone’ları kullanmak için geniş çaplı çalışmalar yapıyorlar. Teslimatlarda drone kullanımının 2028’de 1.98 milyar dolarlık bir pazar yaratacağı öngörülüyor.²⁶ Perakende otomasyonundaki gelişmeler sonucunda akıllı gıda etiketleri de günlük hayatın parçası hâline geliyor.

    Telesağlık

    Pandemi döneminde uzaktan sağlık hizmetleri alanında önemli adımlar atıldı. Enfeksiyonu tespit edebilen akıllı dikişler, vücut ısısını ölçen giysiler aracılığıyla kişilerin tansiyon, kalp atışı vs gibi bilgilerini düzenli olarak paylaşan sistemler, evde tanı koymaya yarayan cihazlar vs yaygınlaştı. Tıp ve teknoloji birlikteliğinin yakın gelecekte daha gelişeceği öngörülüyor.

    5. Eğitim kayıpları

    UNICEF’in 24 Ocak 2022 tarihli açıklamasına göre, 635 milyondan fazla öğrenci, okulların kısmen ya da tamamen kapanmasından etkilenmiş durumda.

    Uluslararası Eğitim Günü dolayısıyla salgının çocukların eğitimi üzerindeki etkisine dair en son verileri paylaşan UNICEF Eğitim Şefi Robert Jenkins: Mart ayında (2022), küresel eğitimde COVID-19’dan kaynaklanan kesintilerin ikinci yılı bitecek. Bu anlamda çocukların okullulaşmasında neredeyse başa çıkılamaz boyutta bir kayıpla karşı karşıyayız. Eğitim hizmetlerindeki kesintilerin sona ermesi gerekiyor. Fakat okulların tekrar açılması tek başına yeterli değil. Öğrencilerin, kayıp eğitimi telafi etmek üzere yoğun desteğe ihtiyaçları var. Bununla birlikte okullar sadece öğrenim yeri olmanın da ötesine geçmeli. Okullar, çocukların ruhsal ve fiziksel sağlığını, sosyal gelişimini ve beslenme düzenini yeniden inşa etmelidir. yorumunu yaptı.

    Çocuklar temel aritmetik ve okuryazarlık becerilerini kaybediyor

    Küresel olarak eğitimin kesintiye uğraması, milyonlarca çocuğun okuldayken kazanacakları akademik eğitimden önemli ölçüde uzak kaldıkları anlamına geliyor. Daha küçük yaşta olanlar ile dışlanan çocuklar ise, en büyük kayıpla karşı karşıya.

    Düşük ve orta gelirli ülkelerde, okulların kapanmasından doğan öğrenim kayıpları nedeniyle 10 yaşındaki öğrencilerin yüzde 70’i basit bir metni okuyamaz ya da anlayamaz durumda. Bu oran küresel salgın öncesinde yüzde 53’tü.

    Etiyopya’da ilkokul çocuklarının bir okul yılında öğrenecekleri matematik becerilerinin yalnızca yüzde 30 ila 40’ını öğrenebilmiş oldukları tahmin ediliyor.

    ABD’de Teksas, Kaliforniya, Colorado, Tennessee, Kuzey Carolina, Ohio, Virginia ve Maryland de dâhil olmak üzere birçok eyalette öğrenme kayıpları gözlemlendi. Örneğin, Teksas’ta, 2019 yılında 3. sınıftaki çocukların yarısı matematik testlerinde kendi sınıf düzeylerinin altında kalırken, 2021’de bu oran, üçte ikiye çıktı.

    Brezilya’da birçok eyalette küresel salgın öncesinde 2. sınıftaki 2 çocuktan 1’i okuma becerilerinde geriyken, salgın sonrası bu oran yaklaşık 4 çocuktan 3’e çıktı. Brezilya çapında 10 ila 15 yaşındaki 10 öğrenciden 1’i okullar tekrar açıldığı zaman okula geri dönmeyi planlamadıklarını belirtti.

    Güney Afrika’da öğrencilerin yüzde 75’i, olmaları gereken düzeyin tam bir eğitim yılı gerisinde. Mart 2020

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1